

Almanya Federal Cumhuriyeti
Almanya (Almanca: Deutschland, [ˈdɔʏtʃlant]) ya da resmî adıyla Almanya
Federal Cumhuriyeti (Almanca: Bu ses hakkında Bundesrepublik Deutschland
(yardım·bilgi); [ˈbʊndəsʁepuˌbliːk ˈdɔʏtʃlant]), Orta Avrupa’da bir
ülkedir. Kuzeyinde Kuzey Denizi, Danimarka, ve Baltık Denizi; doğusunda
Polonya ve Çek Cumhuriyeti; güneyinde Avusturya ve İsviçre; ve batısında
Fransa, Lüksemburg, Belçika, ve Hollanda bulunur. Almanya 357.578
km2’lik bir alanı kaplar ve ılıman iklim kuşağının içinde yer alır.
Yaklaşık 83 milyon insanın yaşadığı ülke, Avrupa Birliği’ndeki en büyük
nüfustur.[5] Berlin başkent ve en büyük şehir, Bonn federal bir şehir.
Diğer büyük şehirler Hamburg, Münih ve Köln. Almanya, Amerika Birleşik
Devletleri’nden sonra, dünyanın en çok göç alan ikinci ülkesidir.[6]
100 yılından önce Cermen halkları Cermanya olarak isimlendirilen bölgede
yaşamışlardır.[7] 10. yüzyıldan 1806 yılına kadar Cermen bölgeleri
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. 16. yüzyıl
boyunca kuzey Almanya bölgeleri, Protestan Reformu’nun merkezi oldu.
Cermen halkı ilk olarak 1871’de Fransa-Prusya Savaşı sırasında
ulus-devlet haline geldi. II. Dünya Savaşı sonrasında, 1949’da, Almanya
savaşı kazanan devletler tarafından iki devlete bölündü. Bu iki devlet
1990 yılında birleşti. Batı Almanya daha sonra adı Avrupa Birliği olan
Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun 1957’deki kurucu üyelerindendir.
Birleşmeyle Doğu Almanya da 1993’te bu birliğe üye olmuştur. Almanya
Schengen bölgesi’nin bir parçası ve Avrupa ortak para birimi Euro’yu
2002’de kabul etmiş durumdadır.
Almanya bir federal parlamenter cumhuriyettir. On altı eyaletten
oluşmaktadır (Almanca: Bundesländer). Başkenti ve en büyük şehri
Berlin’dir. Almanya Birleşmiş Milletler’e, NATO’ya, G8’e üyedir ve Kyoto
Protokolünü imzalamıştır. Almanya 2007 yılına göre, GSYİH’ye göre
dünyanın 3. büyük ekonomisi ve en çok ihracat gerçekleştiren ülkesidir.
Ülke dünyada gelişme için en çok bağışta bulunan ikinci ülke
konumundadır.[8] Buna karşın ülke, askeri harcama bütçesi olarak 6.
sıradadır.[9] Ülke, sosyal güvenlik sistemiyle yüksek yaşam seviyesine
sahiptir. Almanya, Avrupa meselelerinde yüksek ülke nüfusu ve ekonomik
gelişmişliğiyle dünya seviyesinde kilit rol oynamaktadır.[10] Almanya
birçok bilim ve teknoloji alanında lider durumda olarak kabul
edilmiştir.
Tarihçe
Cermen Kabileleri
Cermen Kabileleri’nin, Tunç Çağı’nda veya Demir Çağı’nın hemen öncesinde
ortaya çıktığı sanılmaktadır. MÖ 1. yüzyılda, Güney İskandinavya ve
Kuzey Almanya’dan gelen kabileler, güneye, doğuya ve batıya yayılarak
Keltlerle, Galyalılarla, Slavlarla, Baltık kabileleriyle ve İran
halkları ile ilişkiye girdiler. Erken Cermen tarihi hakkında bilinenler,
Roma İmparatorluğu zamanındaki verilerle sınırlıdır.[12]
Augustus yönetimindeki Roma İmparatorluğu zamanında, Romalı General
Cermanya’ya saldırılara başladı.Cermen kabileleri bu sırada savaş
taktiklerini öğrendiler. Bu esnada kimliklerini muhafaza etmeyi
başardılar. 9 yılında,Publius Quinctilius Varus tarafından yönetilen
Roma lejyonu, Çeruskerlerin lideri tarafından Varus Savaşında yenildi.
Böylece, Tuna ve Ren nehirleri arasında sınırlarına kadar genişledi. 100
civarında talebe, Tacitus’un Cermenler üzerinde yazdığı esere göre,
Cermen kabileleri bugünün modern yurtlar Tuna ve Ren Nehri arasındaki
bölgeye yerleştiler. 3. yüzyıl civarında birkaç büyük Cermen kabilesi
ortaya çıktı. Alamanlar, Franklar, Saksonlar, Frizler, Chattiler,
Sicambriler bunlardan bazılarıdır. 260 civarında, Cermen halkları,
Tuna’yı geçip Roma kontrolündeki alanlara girmeye başladılar.[13]
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (962-1806)
Orta Çağ’ın bölünmüş devletçiklerini Şarlman bir araya getirdi.[14] 25
Aralık 800’de Vatikan’da krallık tacını giyerek Karolenj
İmparatorluğu’nu kurdu.[15] 843 yılına gelindiğinde bu devlet üç parçaya
ayrıldı ve değişikliklere uğrayarak varlığını 1806 yılına kadar
sürdürdü. Devlet, Eider Nehri’nden Akdeniz’e kadar yayıldı. Devlet,
Kutsal Roma İmparatorluğu olarak bilinse de, 1448’den itibaren resmi
olarak Alman Halkının Kutsal Roma İmparatorluğu (Sacrum Romanum Imperium
Nationis Germanicæ) olarak anılmıştır.[16]
Otto Hanedanı (919-1024) döneminde, 962 yılında; Lorraine, Saksonya,
Franconia, Suabiya, Türingiya ve Bavyera Düklükleri birleştirildi ve
Alman kralına Kutsal Roma Cermen İmparatoru olarak taç
giydirildi.[17]Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Salian sülalesinin
(1024-1125) yönetimindeyken Kuzey İtalya’yı ve Burgonya’yı ele geçirdi.
Buna karşı imparatorlar, başa geçme konusunda çekişmelere girince
güçlerini kaybettiler.[18] Hohenstaufen Hanedanı’nın (1138-1254)
yönetimi altında, Alman prensleri, güney ve doğudaki Slav
topraklarındaki etkilerini arttırdılar ve bu bölgelere göçü teşvik
ettiler (Ostsiedlung).[19] Buraya yerleşen Alman göçmenler Hansa
Birliği’ni kurarak ticarette geliştiler ve o günün Avrupa’sına göre,
oldukça zengin duruma geldiler.[20]
1356’da ilan edilen fermanla hükümdarlık seçimi ile ilgili birtakım
değişiklikler yapıldı. Buna göre kralı, başpiskoposluklardan ve etkili
eyaletlerdeki prenslerin katılımıyla oluşan yedi kişilik bir heyet
seçecekti.[21] 15. yüzyıldan itibaren, kral sadece Habsburg Hanedanı’na
üye kişilerden olmuştur.
1517’de Martin Luther görevini kötüye kullanan Roma Katolik Kilisesi’ne
karşı 95 maddelik bir bildiri hazırlayarak Protestan Reformunu başlattı.
1530’dan sonra, Luthercilik Katolik Kilisesi’nden ayrıldı ve birçok
Alman Eyaletinde resmi din kabul edildi. Bunun üzerine, Alman ülkesini
harap eden Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) başladı.[22] Alman
eyaletlerindeki nüfus yaklaşık %30 oranında azaldı.[23] 1648’de
imzalanan Vestfalya Antlaşması bu din savaşını bitirdi. Savaşın sonunda
krallık, birçok bağımsız eyalete ayrıldı. 1740’tan sonra, Avusturya’da
hüküm süren Habsburg Hanedanı ve Prusya Devleti, Alman eyaletlerini
kendi yanlarına çekip ülkeye tamamen hükmetmeye çalıştılar. Kutsal Roma
Cermen İmparatorluğu 1806 yılında Napolyon Savaşları sırasında tamamen
yıkıldı.[24]
Restorasyon ve İhtilal (1814-1871)
Napolyon Bonapart’ın tahttan düşmesinden sonra 1814 yılında toplanan
Viyana Kongresi’nde alınan kararlarla Alman Konfederasyonu adı altında
39 tane bağımsız Alman eyaleti kuruldu. Bu konfederasyonun liderliğine
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu seçildi. Viyana Kongresi’ne tepki
olarak Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ayaklanmalar çıktı. Özellikle
Almanya’da bilim ve felsefede görülen gelişme ve liberalizm akımı
halkların haklarını aramasında temel etken oldu. Bu süreçte Alman
halkının çoğunluğu Fransız Devrimi’den ve milliyetçilik akımından
etkilendiler. Halk, ulusal birliğin sağlanmasını istiyordu. Seçilen
Kurucu Meclis, 13 Mayıs 1848’de Frankfurt’ta bir anayasa hazırlamak için
toplandı. 28 Mart 1849’da anayasa kabul edildi. Bu hareketi temsil eden
siyah, kırmızı ve altın sarısı renkler daha sonra Almanya Bayrağı’na
renk vermiştir.[25]
1848 Devrimleri sonucunda Fransa’da cumhuriyet ilan edildi. Bu hareketin
başarıya ulaşması üzerine Alman entelektüeller ve halk da ihtilal
başlattılar.[26] Başlangıçta hükümdarlar talep edilen liberal hakları
onayladı. Prusya kralı IV. Friedrich Wilhelm’e birtakım hakları alınmış
şekilde krallık önerildi. Fakat o, bunu reddetti. Çünkü kabul etseydi,
tacı Tanrının inayetinde değil, meclisin huzurunda giyecek ve meclise
bağlı olacaktı.[27] Ölümünden sonra yerine I. Wilhelm geçti. 1862
yılında, başbakanlığa Otto von Bismarck’ı atadı. Bismark Danimarka’yla
1864 yılında yapılan savaşta bir kısım yerleri ele geçirdi. Ertesi yıl
yapılan savaşlarda Avusturya ordusunu mağlup ederek Kuzey Almanya
Konfederasyonu’nu kurdu. Avusturya bu konfederasyonun dışında bırakıldı.
Alman İmparatorluğu (1871-1918)
Bilinen ulusal temellere dayalı modern Almanya yapılan düzenlemelerle
1871’de kuruldu. Ülkenin kurucusu Prusya Krallığı’ydı. Fransa-Prusya
Savaşı’ndan sonra, 18 Ocak 1871’de Versay’da alınan kararlarda
imparatorluk ilan edildi.[28] İmparatorluğa Hohenzollern Hanedanı
hükmetti. Başkent Berlin yapıldı. İmparatorluk tüm dağınık Alman
devletçiklerini içine alarak kuruldu fakat Avusturya bu birliğin dışında
bırakıldı. Ülke 1884’ten itibaren Avrupa dışında sömürgeler kurmaya
başladı[29].
İmparatorluğun inşası sırasında tahtta olan I. William dış siyasette
Almanya’yı diğer büyük devletler gibi güçlü ve güvenli bir duruma
getirmek için uğraşmıştır. Fransa’dan diplomatik olarak uzak durulmaya
çalışılmış, savaştan kaçınılmıştır. II. Wilhelm döneminde, Almanya,
diğer Avrupa güçleri gibi emperyal bir politika izlemiş ve zaman zaman
sömürgeleri konusunda komşu devletlerle sürtüşmeye girmiştir. Bu,
birtakım dostlukları zedelemiş ve Almanya’ya karşı Fransa, Birleşik
Krallık ve Rus İmparatorluğu bir anlaşma imzalayarak kutup
oluşturmuştur. Almanya ise sadece Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile
ittifak kurabilmiştir.[30]
Almanya’nın emperyal politikası ülke dışına taşmış ve devlet diğer
Avrupa güçleri gibi Afrika’nın paylaşımına katılmıştır. Berlin
Konferansı’nda bu kıta Avrupa güçlerine pay edilmiştir. Almanya’nın
payına Alman Doğu Afrikası, Alman Kuzey-Batı Afrikası, Togo ve Kamerun
düştü. Büyük güçler arası Afrika’da olan bu mücadele I. Dünya Savaşı’nın
nedenlerinden biri olacaktı[31].
28 Haziran 1914’te, Saraybosna’da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
prensi Arşidük Franz Ferdinand’a suikast düzenlenmesi I. Dünya Savaşı’nı
başlattı. Almanya’nın aralarında bulunduğu İttifak Devletleri, İtilaf
Devletleri’ne karşı 4 yıl süren savaşlar sonucunda başarısız oldu.
Almanya’da Kasım 1918’de ihtilal yaşandı ve imparator II. Wilhelm,
tahttan feragat etmek zorunda kaldı. 11 Kasım’da ateşkes ilan edildi. 28
Haziran 1919’da Versailles Barış Antlaşması imzalandı. Fakat anlaşma
şartları Almanya’yı küçük düşürücü bulundu, bu durum ülkede
milliyetçiliği arttırdı ve halk yavaş yavaş nasyonal sosyalizm akımı
etrafında birleşmeye başladı.[32]
Weimar Cumhuriyeti (1918-1933)
Başarılı geçen Kasım 1918 ihtilalinin ardından cumhuriyet ilan edildi.
Sosyal demokrat Devlet Başkanı Friedrich Ebert tarafından 11 Ağustos
1919’da kuruluşu ilan edilen devlet, adını millî meclisin yeni anayasayı
oluşturmak için toplandığı Weimar kentinden alır. Daha önce Rosa
Luxemburg ve Karl Liebknecht 1918 yılında Almanya Komünist Partisi’ni
kurmuşlardı. Bunun dışında Alman İşçi Partisi ise 5 Ocak 1919’da
kuruldu. Parti daha sonra, 24 Şubat 1920’de Nasyonal Sosyalist Alman
İşçi Partisi’ne dönüşecekti. Bu önemli partilerin dışında kurulmuş olan
pek çok parti daha vardı.
Büyük Bunalım’dan, Versailles Antlaşması tarafından dikte edilen ağır
barış koşullarından ve uzun bir dizi istikrarsız hükûmetlerden zarar
gören Almanya’daki siyasi kitleler, siyasi sistemleri olan parlamenter
sistemle kendilerini daha az özdeşleştirmeye başlamışlardı. Yaygın bir
sağcı (monarşist, milliyetçi ve nasyonal sosyalist) Dolchstoßlegende
yani Almanya’nın I. Dünya Savaşı’nı askeri yenilgi sebebiyle değil de
Alman Devrimi sebebiyle kaybettiğini iddia eden bir siyasi mit bu durumu
daha da kötüleştirmişti. Diğer taraftan, radikal solcu komünistler,
örneğin Spartaküs Birliği, “kapitalist yönetimi” olarak gördükleri
sistemi bir “Räterepublik” kurmak amacıyla yıkmak istiyorlardı[33].
Birçok parti tarafından yarı askerî (paramiliter) güçler kurulmuştu ve
siyasi sebeplerle binlerce cinayet işlenmişti. Paramiliter güçler
seçmenlerin gözünü korkutmakta ve zaten yüksek işsizlik oranları ve
yoksulluktan muzdarip olan halkta şiddet ve nefret tohumları
ekmekteydiler. Bir dizi başarısız kabineden sonra, Cumhurbaşkanı Paul
von Hindenburg, hem pek fazla alternatif görememesinden hem de sağcı
danışmanlarının baskısı sebebiyle, 30 Ocak 1933’te Adolf Hitler’i
Almanya Şansölyesi olarak atamıştır.[33]
Üçüncü İmparatorluk (1933-1945)
27 Şubat 1933’te, Alman Parlamentosu kundaklandı. Ertesi gün bazı temel
demokratik haklar kaldırıldı. Hitler, tüm yasama ve yürütme yetkilerini
kendinde topladı. Bununla ilgili karar mecliste alınırken Almanya Sosyal
Demokrat Partisi tasarının karşısında durdu; üstelik Almanya Komünist
Partisi’nin meclisteki 81 sandalyesi, bu kararın çıkmasına engel
olamadı.[34] Yine anayasada yapılan birtakım değişiklikler ülkede tek
parti rejiminin ortaya çıkmasını sağladı. Endüstri alanına kotalar
konuldu. Böylece sanayi sadece yeteri kadar temel ihtiyaç maddesi
üretecek, bunun dışında tüm üretim gücünü silah sanayisine
kaydıracaktı.[35] 1936’da Alman birlikleri Versailles Antlaşması’na göre
silahsız bölge olan Ren-Ruhr Bölgesi’ne girdiler. Birleşik Krallık
Başbakanı Neville Chamberlain’in olayı yatıştırma politikasının yetersiz
olduğu görüldü. Bundan cesaret alan Hitler 1938’den itibaren yayılma
politikasını uygulamaya başladı. İki cephede birden savaşmaktan çekinen
Hitler, Sovyetler Birliği ile, daha sonra kendisinin bozacağı,
Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Paktı imzaladı.
1939’da, milliyetçiliğin aşırıya kaçması sonucu Almanya, Polonya’yı,
yıldırım savaşı taktiğiyle işgal etti. Bunu takip eden iki günde Büyük
Britanya ve Fransa savaş deklarasyonları yayınlayarak Almanya’ya savaş
ilan ettiler. Bu, II. Dünya Savaşı’nın başlaması anlamına geliyordu.
Almanya çok seri bir biçimde Avrupa’nın önemli bir kısmını direkt ya da
dolaylı yoldan kontrol etmeyi başardı.
22 Temmuz 1941’de, Hitler, Sovyetler Birliği ile yapılan paktı tek
taraflı feshetti, Doğu Cephesi’ni açtı ve Barbarossa Harekatı’nı
başlattı. Kısa bir süre sonra Japon İmparatorluğu, Birleşik Devletler’in
Pearl Harbor üssüne saldırı düzenledi. Almanya, Birleşik Devletler’e
savaş ilan etti. Alman ordusunun, Sovyetler Birliği’ne karşı savaş
başlangıcında hızla geliştirdiği saldırılar Stalingrad Savaşı’yla son
buldu. Moskova yolunu açmak için yapılan bu savaşta Alman orduları
yenildi. Ardından, Alman orduları doğu cephesinden geri çekilmek zorunda
kaldı. Normandiya Çıkarması, savaşın batı cephesindeki dönüm noktası
oldu. Müttefik kuvvetleri, Normandiya sahillerine çıkarma yaparak hızlı
bir şekilde Alman hakimiyetindeki bölgelerde ilerlediler. Bu, Almanya
için savaşın sonu oldu. 8 Mayıs 1945’te Kızıl Ordu, Berlin’i kontrolü
altına aldı.
Nasyonal sosyalist hükûmet, daha sonraları Holokost olarak tanımlanacak
soykırımla, Yahudileri, komünistleri, Romanları, eşcinselleri,
Yehova’nın Şahitleri’ni, politik rakiplerini, papazları, zihinsel
engellileri ortadan kaldırma politikası izledi. Üçüncü Reich döneminde
yaklaşık on bir milyon kişi Holokost’ta soykırıma uğradı. Bunların altı
milyonu Yahudi, üç milyonu Polonyalıydı. II. Dünya Savaşı ve Almanya’nın
işlediği soykırımlar, Avrupa’da yaklaşık 35 milyon insanın canına mal
oldu.[36]
Bölünme ve Birleşme (1945-1990)
Savaş yaklaşık on milyon asker ve sivil Alman’ın ölümüyle sonuçlanmıştı.
Oder Nehri’nin doğusundaki geniş topraklar kaybedilmiş; yeni sınırlar
dışında kalan başka ülkelerdeki on beş milyon Alman, bu ülkeler
tarafından sınırdışı edilmiş; birçok büyük şehir tahribe uğramıştı.
Geriye kalan ulusal bölge ve Berlin, Müttefikler tarafından dört askeri
bölgeye ayrılmıştı.
Batı bölgeleri kontrol eden Fransa, Birleşik Krallık ve Birleşik
Devletler bölgelerini birleştirip, 23 Mayıs 1949’da Almanya Federal
Cumhuriyeti’ni (Bundesrepublik Deutschland, veya BRD) kurdular; 7 Ekim
1949’da, Sovyet bölgesi, Alman Demokratik Cumhuriyeti’ne (Deutsche
Demokratische Republik, veya DDR) dönüştürüldü. Bunlar; “Batı Almanya”
ve “Doğu Almanya”, ve Berlin’in iki parçası “Batı Berlin” ve “Doğu
Berlin” olarak anıldı. Doğu Almanya, Doğu Berlin’i başkent ilan etti,
buna karşılık Batı Almanya başkentini Bonn yaptı.
Batı Almanya, Federal Parlamenter Cumhuriyeti ilan etti ve Birleşik
Devletler, Fransa ve Birleşik Krallık ile işbirliğine giderek pazar
ekonomisine ağırlık verdi. Ülke, 1950’lerin başından itibaren hızla
ekonomik gelişme içine girdi. Batı Almanya, aynı zamanda 1955’te NATO’ya
katıldı; 1958’de Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun altı kurucu ülkesi
arasında yer aldı[37]
Doğu Almanya, Varşova Paktı’nı imzalayarak Sovyetler Birliği’nin askeri
ve politik kontrolü altındaki Doğu Bloğu ülkelerinden biri haline geldi.
Demokrasi haklarına karşın, politik güç yalnızca önde gelen üyeler
(Politburo) tarafından düzenlendi. Güçleri Ministerium für
Staatssicherheit tarafından sağlanıyordu, geniş bir alana yayılmış gizli
servis ve hükûmetteki Sosyalist Birlik Partisi’nin birçok kenar mahalle
organizasyonu toplumdaki her türlü görüşü takip ediyordu. Halkın temel
ihtiyaçları çok ucuz fiyatlara devlet tarafından karşılanıyordu.
Sovyetler benzeri planlı ekonomi kuruldu; Sonra, Doğu Almanya Karşılıklı
Ekonomik Yardımlaşma Konseyi’nin bir üyesi oldu. Ülkenin sosyal
programını anlatan ve bunun faydalarından bahseden komünist propagandaya
rağmen birçok vatandaş, Batı’daki politik özgürlük ve ekonomik refaha
hayranlık duyuyordu.[38] Berlin Duvarı,1961 yılında Doğu Almanya’dan,
Batı Almanya’ya kaçışları önlemek üzere inşa edildi ve Soğuk Savaş’ın
simgesi oldu.
Doğu ve Batı Almanya arasındaki tansiyon, başbakan Willy Brandt’ın
Almanca: Ostpolitik politikası ile azaldı. Doğu Almanya’dan, Batı
Almanya’ya yapılan göçlerin artışına karşı Doğu Almanya hükûmeti,
sınırlardaki geçiş engellerini hafifletti ve vatandaşlarının Batı
Almanya’ya gezilerine izin verdi. Artan halk baskıları karşısında Doğu
Almanya, sınırlarını açtı.En nihayetinde, Alman yeniden birleşmesi, 3
Ekim 1990’da sağlandı. Yapılan anlaşmalarla, bu devletleri kuran dört
büyük güç haklarından vazgeçti ve Almanya tam bağımsızlığına kavuştu.
Berlin ülkenin resmi başkenti ilan edildi, Bonn ise bazı bakanlıkların
merkezi oldu.[39]
Birleşmeden beri Almanya, NATO ve Avrupa Birliği içinde aktif rol
almaktadır. Almanya Balkanlar’a barış gücü göndermiştir.Ayrıca Alman
Ordusu, Afganistan Savaşı’nda Taliban’ın devrilmesinden sonra,
güvenliğin sağlanması için Afganistan’a giden NATO ordusu içinde rol
üstlenmiştir.[40] Bu askeri harekatlar çok tartışıldı, çünkü II. Dünya
Savaşı’ndan sonra ülkenin sadece savunma adına asker bulundurması kabul
edilmiş, ülke dışına asker göndermesi, yasalarca engellenmişti. Buna
karşın meclis, barış gücü için bunun gerçekleştirilebileceğini kabul
etti.
Coğrafya
Almanya sınırları 357,021 km2’lik bir alanı kaplar. Bunun 349,223 km2’si
karadan, 7,798 km2’si su kaynaklarından oluşur. Almanya, yüzölçümü
bakımından Avrupa’nın yedinci, Dünya’nın altmış üçüncü büyük ülkesi
konumundadır. Yükselti; güneydeki Alp Dağları’ndan, kuzeydeki Kuzey
Denizi’ne (Nordsee) ve kuzeybatıdaki Baltık Denizi’ne (Ostsee) doğru
azalmaktadır. Ülkenin en yüksek noktası, Alpler üzerinde bulunan 2.962 m
yükseklikteki Zugspitze noktasıdır. Orta Almanya’daki ağaçlanmış
konumdaki yaylalar ile kuzeydeki alçak seviyedeki ovalara ulaşım; Rhine,
Tuna ve Elbe[41] gibi, Avrupa’nın bazı önemli büyük nehirleri ile
sağlanır.
Almanya sınırlarının çoğunu Avrupa Birliği üyesi ülkelerle paylaşır.
Ülkenin komşuları kuzeyde Danimarka, doğuda Polonya ve Çek Cumhuriyeti,
güneyde Avusturya ve İsviçre, batıda Fransa ve Lüksemburg, kuzeybatıda
Belçika ve Hollanda’dır.
Eyaletler
Almanya; her biri alt bölgelere ayrılmış toplam 14 eyalet (Bundesländer) ve 2 serbest şehir içerir.
Kuzey Ren-Vestfalya Nüfus=17,837,000 Yüzölçümü= 34,148km²
Bayern Nüfus=12,542,000 Yüzölçümü=70,674km²
Baden-Württemberg Nüfus=10,755,000 Yüzölçümü=36,050km²
Niedersachsen Nüfus=7,914,000 Yüzölçümü=47,712km²
Hessen Nüfus=6,066,000 Yüzölçümü=21,137km²
Sachsen Nüfus=4,143,000 Yüzölçümü=18,463km²
Rheinland-Pfalz Nüfus=4,052,803 Yüzölçümü=19,876km²
Berlin Nüfus=3,440,441 Yüzölçümü=891km²
Schleswig-Holstein Nüfus=2,833,000 Yüzölçümü=15,761km²
Brandenburg Nüfus=2,500,000 Yüzölçümü=29,685km²
Sachsen-Anhalt Nüfus=2,331,000 Yüzölçümü=20,574km²
Thüringen Nüfus=2,231,000 Yüzölçümü=16,213km²
Almanya’nın en büyük şehirleri
Almanya’nın ünlü şehirleri ile ilgili açıklamalar verilmektedir.
Berlin Eyaleti – Berlin
Baden Württemberg – Stuggart
Bavyera Eyaleti – Münih
Brandanburg Eyaleti – Potsdam
Bremen Eyaleti – Bremen
Hamburg Eyaleti – Hamburg
Hessen Eyaleti – Wiesbaden
Mecklenburg Eyaleti – Vorpommernschwerin
Aşağı Saksonya Eyaleti – Hannover
Kuzey Ren Vestfalya – Dusseldorf
Renonya Palatina Eyaleti – Mainz
Soarland Eyaleti – Saarbrücken
Saksonya Eyaleti – Dresden
Saksonya Anhalt Eyaleti – Magdeburg
Schleswig Holstein Eyaleti – Kiel
Thücingen Eyaleti – Erfurt
Almanya’nın Diğerlerinden Ayrılan En Önemli Şehirleri
İşlek liman kenti Bremen
Çikolataları, spor merkezleri, festivalleri ve Roma tarihi ile ünlü Köln
Büyük şirketlerin genel merkezlerinin bulunduğu kültür, sanat ve endüstri şehri Dusseldorf
Avrupa Merkez Bankasının da bulunduğu, Almanya’nın en yoğun havalimanına sahip ticaret ve finans merkezi Frankfurt
Avrupa’nın en büyük 2. limanını barındıran ve bir kanal şehri olan Hamburg
Geniş parkları ve yeşillikleri ile ünlü ve aynı zamanda Almanya’nın fuar merkezi olan Hannover
Bavyera Eyaletinde bulunan ve krallar şehri olarak adlandırlan Liepzig
Kültürel zenginliği ve mimari yapısı ile baş döndüren Bavyera eyaletinin başkenti Münih
Bir kaplıca şehri olan Baden
En dağlık bölgelerin yer aldığı Stuggart
Almanya’nın en büyük endüstri şehri ve zengin mutfağı ile ün salmış Nürnberg
İklim
Almanya’nın geneli, nemli batı rüzgarlarının üstünlük kurduğu ılımlı bir
iklime sahiptir. İklim; Gulf Stream’in etkisi altındaki Kuzey Atlantik
Akıntıları tarafından etkilenmektedir. Bu ısıtıcı sular, Kuzey Denizi
sınırlarındaki Jutland Yarımadası ve Ren Bölgesi dahil olmak üzere
birçok bölgeyi etkilemektedir. Sonuç olarak kuzeybatı ve kuzey
bölgelerinde iklim Ilıman okyanusal iklimdir; yağış yaz boyunca
maksimuma çıkmak üzere her dönem sürer[42].
Kışları ılımlı ve yazları serindir, buna karşın sıcaklık çoğu zaman
30°C’yi (86°F) aşabilmektedir. Doğuda ise iklim daha karasaldır; kışlar
çok soğuk, yazlar çok sıcak ve kuru olabilmektedir. Orta ve güney
Almanya ise farklı olarak karasal ve okyanusal iklim arasında bir geçiş
bölgesidir. Yine, en yüksek sıcaklık yazın 30°C’yi (86°F)
aşabilmektedir.[43][44]
Biyolojik çeşitlilik
Almanya; Avrupa’nın Orta ve Atlantik bölgelerinde bulunmasıyla birçok
hayvan ve bitki çeşidini barındırmaktadır. Ülke, dört ana Ekobölgeye
ayrılır: Atlantik ormanları, Baltık ormanları, Orta Avrupa ormanları ve
Batı Avrupa ormanları.[45] Almanya’nın geneli, işlenebilir toprak (%33)
ve Silvikültürler, ormanlar (%31) ile kaplanmıştır. Sadece %15’lik bir
kısım kalıcı çayırlarla kaplıdır.
Bitki ve hayvan çeşidi genellikle Orta Avrupa ile aynıdır. Kayınlar,
meşeler ve diğer yaprak döken ağaçlar, ormanların üçte birini teşkil
etmektedir; ağaçlandırma ile kozalaklı ağaçlar artış göstermektedir.
Ladin ve köknar ağaçları dağların üst kısımlarını domine etmiş
durumdadırlar, buna karşı çam ve karaçam, kumlu arazilerde bulunur.
Ülkede birçok eğreltiotu, çiçek, mantar ve karayosun çeşidi bulunur.
Balık, Kuzey Denizi’nde ve nehirlerde bulunur. Yabani hayvan çeşitleri
genel olarak geyik, yaban domuzu, yabani koyun, tilki, porsuk, yabani
tavşan ve kunduzdan oluşur. İlkbahar ve sonbaharda birçok çeşit göçmen
kuş, Almanya’dan geçer.
Almanya’daki Millî Parklar şunlardır: Schleswig-Holstein Wadden Denizi
Ulusal Parkı, Hamburg Wadden Denizi Ulusal Parkı, Aşağı Saksonya Wadden
Denizi Ulusal Parkı, Jasmund Ulusal Parkı, Vorpommern Lagün Bölgesi
Ulusal Parkı, Müritz Ulusal Parkı, Aşağı Oder Vadisi Ulusal Parkı, Harz
Ulusal Parkı, Sakson İsviçre Ulusal Parkı ve Bavyera Ormanı Ulusal
Parkı.
Almanya hayvanat bahçeleri, yabani yaşam parkları , sualtı parkları, ve
kuş parkları ile ünlüdür.[46] 400’den fazla kayıtlı hayvanat bahçesi ve
doğa parkıyla ülke, dünyada bu alanda bir numaradır.[47] Berlin Zoolojik
Bahçesi, Almanya’nın en eski ve günümüzde Dünya’nın en çok hayvan
çeşidine sahip hayvanat bahçesidir.[48]
Çevre
Almanya, çevre bilinci yerinde bir ülke olarak bilinir.[49] Çoğu Alman,
insanın yaptıklarının, Küresel Isınma’nın en önemli nedeni olduğunu
bilir.[50] Ülke, Kyoto Protokolü’nü ve birçok diğer çevre güvenliği
anlaşmasını imzalayarak, az emisyon standardına uymaya, geri dönüşümü
arttırmaya ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının
yaygınlaştırılmasına söz vermiştir.[51]
Alman hükûmeti, çevreye zararlı maddelerin azaltılması yolundaki geniş
aktiviteleriyle, bu amaca öncülük etmiştir ve günümüzde de bu
aktivitelerin bir sonucu olarak ülkedeki zararlı kimyasal madde oranı
azaltılmaktadır.[52] Almanya, kişi başına düşen karbondioksit oranında
Avrupa Birliği içinde birinci sırada yer almasına karşı; Avustralya,
Kanada, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri’ne göre oldukça
düşük bir orana sahiptir.
Kömür yakımı ve endüstri atıklarından gelen emisyon, hava kirliliğine
sebep olmaktadır. Sülfürik asit tarafından oluşturulan Asit yağmurları,
ormanların zarar görmesine neden olmaktadır. Baltık Denizi’ne Doğu
Almanya tarafından, kanalizasyon atığı ve endüstri artığı ile
oluşturulan kirlilik azaltıldı. Gerhard Schröder yönetimindeki hükûmet
zamanında elektrik üretimi adına nükleer enerji kullanımının
bitirilmesinin planlandığı açıklandı.
Almanya; Avrupa Birliği ile, AB’nin fauna, flora ve habitat’ının
korunması amacıyla çalışmaktadır. Almanya’nın son buzul bölgesinin
bulunduğu Alp bölgesindeki buzullar, erimeye maruz kalmaktadır.
Yönetim
Almanya; federal, parlamenter, temsili demokrasili bir cumhuriyettir.
Alman politik sistemi 1949’da ilan edilen anayasayla, bilinen adıyla
Grundgesetz ile, temellendirilmiştir. Grundgesetz adıyla anılan doküman,
Verfassung sözüne (anayasa) karşı tercih edilmiştir; çünkü ülke o zaman
iki ayrı devletti ve Grundgesetz’i yazanlar, Almanya birleştiğinde
bunun asıl anayasayla değiştirilebileceğini vurgulamak istemişlerdir.
Grundgesetz üzerinde değişikliklerin önerilmesi için parlamentonun üçte
ikilik çoğunluğu gerekmektedir; temel hakları koruyan maddeleri,
güçlerin ayrılığını, federal yapılanmayı ve anayasayı kaldırmaya yönelik
teşebbüslere direnişi, daima yasal ve değiştirilemez kılar.[53]
Grundgesetz, 1990’daki Alman yeniden birleşmesinden sonra küçük
değişikliklerle günümüzde varlığını sürdürmektedir.
Bundeskanzler (Federal Şansölye) -şu an Angela Merkel’dir – hükûmetin
başıdır ve yürütmeyi gerçekleştiren kişidir, görevleri itibarıyla
Parlamenter demokrasilerdeki başbakan ile benzerdir . Ana yasama organı
Bundestag ve on altı eyaleti temsil eden, yasaların yapılmasına katılan
anayasal organ Bundesrat, federal yasama organlarıdır. Bu iki yapı yasa
yapar. Bundestag’ta 614 milletvekili bulunur. Bu milletvekilleri dört
yılda bir seçilir ve Alman halkını temsil eder. Seçim sistemi çoğunluk
sistemi ve nispi temsil sisteminin bir karışımıdır. Bundesrat üyeleri on
altı eyaletten seçilmiş kişilerden oluşur ve bunlar eyalet
kabinelerinde de bulunur. Her eyalet hükûmeti, kendi delegesini herhangi
bir zamanda değiştirme hakkına sahiptir.
Bundespräsident (Federal Başkan) -şu an Frank-Walter Steinmeier- Devlet
başkanı, sembolik görevleri ve güçleriyle öncelikli yetkilidir. Görevini
beş yıllık bir dönem için icra eder. Bir diğer dönem için yeniden
seçilebilir. Kısmen Federal Meclis üyeleri, kısmen ise on altı eyaletin
parlamentolarınca seçilen ve Federal Meclis üyelerine eşit sayıda
üyelerden oluşan bir kurul tarafından seçilir. Bundestag başkanı,
protokol bakımından resmi olarak ikinci sırada yer alır. Protokolde
üçüncü sırada ise Şansölye gelir. Bundestag tarafında seçilen şansölye,
Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
1949’dan beri seçimler ve bakanlıklar Hıristiyan Demokrat Birliği ve
Almanya Sosyal Demokrat Partisi tarafından kazanılmıştır. Buna karşı, az
bir kesim tarafından desteklenen, liberal parti olan Liberal Demokrat
Parti (1949’dan bu yana hep mecliste yer almıştır) ve Birlik 90/Yeşiller
(1983’ten bu yana meclistedir) Bundestag’da önemli rol
üstlenmektedir[54]. Bu partiler koalisyon hükûmetlerde küçük roller
almaktadır.
Dış ilişkiler
Almanya, kuruluşundan beri Avrupa Birliği içinde lider rol oynamaktadır.
II. Dünya Savaşı’ndan beri ülke, Fransa ile yakın ilişki içindedir. Bu
dostluk özellikle 1980’ler sonunda ve 1990’ların başında, Hristiyan
Demokrat Helmut Kohl ve Sosyalist François Mitterrand önderliğinde
oldukça güçlendi. Almanya, Avrupalı devletlere yeni teknolojilerin
bulunmasında, birleşik ve duyarlı Avrupa politikası oluşturulmasında,
defans ve güvenlik cihazları yapımında öncülük etmektedir.[55]
23 Mayıs 1949’dan, Batı Almanya’nın kuruluşundan beri ülke, gerek yakın
geçmişi gerekse işgal altına girmesi nedeniyle varolan dış ilişkisindeki
zayıflığının farkına vardı.[56] Soğuk Savaş süresince, Almanya’nın Doğu
Bloğu tarafındaki parçası, Avrupa’da siyasi anlamdaki Doğu-Batı
geriliminin sembolü oldu. Buna karşı 1970’lerde, Willy Brandt’ın
Ostpolitiki détentenin ana faktörü oldu .[57] 1999’da, Şansölye Gerhard
Schröder’in hükûmeti temel Alman temel dış politikasında farklı bir
karar alarak NATO’nun Yugoslavya’ya yaptığı operasyona asker gönderdi.
Böylece Alman askerleri, II. Dünya Savaşı’nda beri ilk kez yurtdışına
çıkmış oldu.[58]
Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri yakın dosttur.[59] 1948’tee
Marshall Planı ile, ABD hükûmeti, Almanya’nın savaş sonrasında tekrar
endüstrisinin kurulmasına yardım etmiştir. Ayrıca ABD yine savaş sonrası
Almanya’daki yiyecek krizi konusunda yardımlarda bulunmuştur. Irak
Savaşı sırasında Almanya, Amerikan hükûmetine soğuk davranarak AB ile
ABD’nin ortak hareket etmesine dayanan Atlantisizm tezini bozmuşlardır.
Buna karşı iki ülke arasında yakın bir sosyo-kültürel ilişki
bulunmaktadır.[60] İki ülke ayrıca ekonomik olarak birbirine oldukça
bağımlıdır: Almanya’nın ithalatının %8.8, ihracatının ise %6.6’sı
Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir.[61] Yine Amerika Birleşik
Devletleri %8.8’lik ithalatını, %9.8’lik ihracatını Almanya ile
yapar.[61] Bir diğer yakınlık, Amerika’daki etnik gruplarla ilgilidir.
Ülkedeki en büyük azınlığı Alman vatandaşları oluşturur.[62]. Ayrıca
Kaiserslautern’in yakınlarındaki Ramstein Havaalanı Amerikan Ordusu’nun
kendi toprakları dışındaki en büyük üssüdür.[63]
Gelişim yardımları
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin gelişim yardımları, resmi ülke
politikasından bağımsızdır. Bu yardımlar, Ekonomik Dayanışma ve Gelişme
Bakanlığı (BMZ) tarafından düzene konur ve uygulanır. Alman hükûmeti bu
yardımları uluslararası bir sorumluluk olarak görür.[64]
Almanya, 2007 yılında gelişim yardımları ve insani yardımlar adına 8.96
milyar Euro kullanmıştır. Bu bir önceki yıl olan 2006’ya göre %5.9 artış
demektir. Böylece ülke, Amerika Birleşik Devletleri’nden sonra en çok
bağışta bulunan ülke konumuna gelmiştir.[65] Almanya, her yıl ülke
bütçesinin %0,37’sini bu yardımlara harcamaktadır ve hükûmetin 2010
hedefi bunu %0,51’e çıkarmaktır.
Askeriye
Alman Ordusu ya da diğer adıyla Bundeswehr, Kara Kuvvetleri, Deniz
Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Merkezi Tıp Servisi’nden oluşur. 2003
yılı verilerine göre ülke GSYİH’nin %1.5’i askeriyeye
harcanmaktadır.[41] Askeri hizmet zorunluluğu 2011 yılı itibarıyla
kaldırılmıştır. Ordunun çoğunluğu profesyonel asker oluşturur. Barış
zamanı; Bundeswehr, savunma bakanı tarafından kontrol edilir. Eğer
Almanya bir savaşa katılırsa, bu durumda Alman Şansölyesi Bundeswehrin
yönetimini ele alır.[66]
Son düzenlemelerle Bundeswehr’de görevli 170 bin profesyonel asker, 5
ila 12 bin gönüllü asker ve 2 bin 500 aktif yedek güç öngörülmektedir,
Bunlar savunma talimlerine katılmaktadırlar ve bir kısmı da yurtdışına
yayılmıştır. 2001’den bu yana kadınlar da yasal herhangi bir sınırlama
olmaksızın orduya katılabilmetedir. Yaklaşık 14,500 kadın şu anda aktif
görevdedir.[67] Bu sayının içinde barış misyonu amacıyla çeşitli
ülkelerde bulunan kadın askerler de vardır. Ülkede şu an iki kadın tıp
görevlisi general rütbesinde bulunmaktadır.
Ekim 2006’ya göre; Alman Ordusu; yaklaşık 9,000[67] kişilik askeri güçle
yurtdışındaki birçok barış gücünün ortağıdır. Bunlardan 1,180 asker
Bosna-Hersek’te; 2,844 asker Kosova’da; 750 asker EUFOR bünyesinde Kongo
Demokratik Cumhuriyeti’nde; ve 2,800 asker NATO tarafından oluşturulan
ISAF bünyesinde Afganistan’dadır. Şubat 2007’ye göre; Almanya,
Afganistan’daki yaklaşık 3,000 ISAF gücüyle Amerika Birleşik Devletleri
(14,000) ve Büyük Britanya’nın (5,200) ardından en çok askeri güç
gönderen 3. ülke konumunda yer almaktadır.[68] Almanya’da, Amerika
Birleşik Devletleri tarafından Büchel’e konuşlandırılmış nükleer
silahlar bulunmaktadır.[69]
İstihbarat
Almanya’da istihbarat üç ayaklıdır:
Bundesnachrichtendienst kısaca BND (Federal İstihbarat), yurtdışı istihbarattan sorumludur. Doğrudan Şansölye’ye bağlıdır.
Bundesamt für Verfassungsschutz (Anayasayı Koruma Federal Dairesi)
kısaca BfV, ülkenin iç güvenlik ajansıdır ve Federal İçişleri’ne
bağlıdır. Eyaletlerin de kendi içişleri bakanlıklarına bağlı anayasayı
koruma daireleri mevcuttur. Bunlar da BfV çatısı altında çalışır.
Bundesamt für den militärischen Abschirmdienst, kısaca BAMAD, askeri
istihbarat örgütüdür ve Federal Savunma Bakanlığı’na bağlıdır.[70]
Demografi
83 milyonun üzerindeki vatandaşı ile Almanya; Avrupa Birliği içinde en
çok nüfusa sahip ülke konumundadır. Buna karşı ülkede doğurganlık oranı,
anne başına 1.39 çocuk ile Dünya ortalaması’nın oldukça altındadır.[41]
Nüfus 2030 yılına kadar artacak ve 87 milyon civarında olacaktır.
Federal İstatistik Ofisi tahminlerine göre nüfus 2050 yılında 69-74
milyon arasında olacaktır (69 milyon yıllık +100,000 göçle; 74 milyon
yıllık +200,000 göçle).[71] Almanya birçok büyük şehre sahiptir.
Bunlardan en büyükleri Berlin, Hamburg, Münih, Köln, Frankfurt,
Stuttgart ve Leipzig. Bununla beraber Almanya’daki birçok kent,
birbiriyle kaynaşmış ve geniş yerleşim yerleri meydana getirmiştir.
Bunlardan biri de Ren-Ruhr Bölgesidir. Bu bölge; Düsseldorf (KRV’nin
başkenti), Köln, Essen, Dortmund, Duisburg ve Bochum şehirlerini kapsar.
Aralık 2004 itibarıyla, Almanya’da yaklaşık 7 milyon yabancı, Alman
vatandaşlığına geçmiştir. Ülkede ikamet edenlerinden %19’u yabancı veya
yabancı kökenlidir. Yabancı kökenli gençlerin sayısı, yabancı kökenli
yaşlıların sayısından fazladır. 15 yaşını aşmış Almanların %30’unun
yurtdışında doğmuş en az bir ebeveyni bulunmaktadır. Büyük şehirlerde 5
yaş ve küçük çocukların %60’ının yurtdışında doğmuş en az bir ebeveyni
bulunmaktadır.[72]
Ülkedeki en büyük azınlık grubunu (4,5 milyon[73]), Türkiye’den gelmiş
insanlar oluşturur. Diğer azınlıklar ise İtalya’dan, Sırbistan’dan,
Yunanistan’dan, Polonya’dan ve Hırvatistan’dan gelmiştir.[74][75]
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu listesine göre Almanya, Dünya’da göçmen
nüfusu en fazla olan üçüncü ülkesi konumundadır. Bu; Dünya üzerindeki
göçmenlerin %5’i yani 191 milyon göçmenin 10 milyonu ya da başka bir
tabirle Almanya nüfusunun %12’si demektir.[76] Almanya’nın geçmişte olan
fazla zorluk çıkarmayan göç yasaları sayesinde birçok yabancı Alman
vatandaşı olmuş ve Alman etniğini tercih etmiştir (Daha çok eski
Sovyetler Birliği ülkelerinden). Fakat 2000 yılından itibaren yasalar
sertleştirilmiş ve vatandaşlığa geçmek zorlaştırılmştır.[77]
Din
Hristiyanlık, Almanya’da 46 milyon (%56) taraftarla en yaygın olan dini
inanıştır.[78] İkinci yaygın inanış ise 3,6 milyon kişi ile İslam dini
(%4.4), daha sonra ise her ikisine inanan toplam 200.000 kişi (%0,25)
ile Budizm ve Yahudilik gelmektedir. Hinduizm 90.000 inanana sahiptir
(%0,1). Almanya’daki diğer tüm dini topluluklar 50.000’den az sayıda
(veya %0,05’ten) taraftara sahiptir. Yaklaşık 29,6 milyon Alman ise
(%36) herhangi bir dine inanmamaktadır[79].
Hiçbir dine bağlı olmayanlar 31.371.000 % 37.8
Katolikler 23.002.000 % 27.7
Protestanlar 21.141.000 % 25.5
Müslümanlar 4.255.000 % 5.1
Diğer dini gruplar 3.250.000 % 3.9
Toplam 83.019.000 % 100
Protestanlık kuzey ve doğuda; Roma Katolikliği ise güney ve batıda
yoğunlaşmaktadır. Tüm inanışlar nüfusun yaklaşık %64’ünü kapsamaktadır.
2005 ile 2013 yılları arasında papalık yapmış olan Papa Benedict XVI
Bavyera’da doğmuştur. Ateistler ve agnostikler de dahil herhangi bir
inanca dahil olmayan insanlar nüfusun yaklaşık %36’sını oluşturmaktadır
ve özellikle eski Doğu Almanya bölgelerinde ve büyük metropol
bölgelerinde yaşamaktadırlar.[81]
Çoğu Türkiye’den gelen Sünniler ve Alevilerden oluşan yaklaşık 3.6
milyon Müslüman nüfusu ile birlikte az sayıda da Şii vardır.[82] Ülke
nüfusunun %1,7’sini oluşturan, Ortodoks Mezhebi’ne bağlı insanların
büyük çoğunluğu Sırplar ve Yunanlardan oluşur.[83] Almanya, Batı
Avrupa’nın üçüncü büyük Yahudi nüfusuna sahip ülkesidir.[84] 2004’te,
Almanya’ya, İsrail’de olduğu gibi Sovyet cumhuriyetlerinden gelen Yahudi
nüfusu, Almanya’nın Birleşmesi sırasındaki rakam olan 30.000 ile
karşılaştırıldığında 200.000’den fazla bir sayıya ulaşmıştır. Yahudi
nüfusunun ağırlıklı olduğu şehirler arasında Berlin, Frankfurt ve Münih
bulunmaktadır.[85] Yaklaşık 250.000 Budist Almanya’da yaşamaktadır ve
bunların %50’si Asya göçmenidir.[86]
2005 yılındaki Eurobarometre Anketi’ne göre, Alman halkının %47’si “Bir
Yaratıcının var olduğuna inanıyorum” düşüncesini desteklerken, %25’i
“Bir çeşit ruh veya hayat kaynağının var olduğuna inanıyorum” ve %25’i
de “Herhangi bir ruh, yaratıcı veya hayat kaynağının var olduğuna
inanmıyorum” düşüncesini benimsemişlerdir.[87]
Dil
Almanca, Almanya’da resmî ve ağırlıklı olarak konuşulan dildir. Ayrıca
bu dil, Avrupa Birliği’ndeki 23 resmî dilden biridir ve Avrupa
Komisyonu’nun İngilizce ve Fransızcayla beraber üç çalışma dilinden
biridir. Bilinen daha az konuşulan yerel diller ise Danca, Sorbca [88],
Romanca, Aşağı Almanca ve Frizcedir. Bu diller, resmî olarak Avrupa
Bölgesel Diller ve Azınlık Dillerini Koruma Anlaşması tarafından
korunmaktadır. Çok kullanılan göçmen dilleri ise Türkçe, Lehçe, Balkan
dilleri ve Rusçadır.
Standard Almanca Cermen dilleri grubuna mensuptur ve İngilizce,
Felemenkçe ve Frizce ile çok yakın olup aynı sınıflandırmaya
sahiptirler. Ayrıca, Standard Almanca az miktarda da Doğu Cermen dilleri
(yok olmuşlardır) ve Kuzey Cermen dilleri ile benzerlik göstermektedir.
Birçok Almanca kelime Hint-Avrupa dil ailesinin Cermence kolundan
türetilmiştir.[89] Önemli azınlık kelimeler ise Latince ve Yunancadan,
daha az miktarda da Fransızcadan ve günümüzde de İngilizceden
türemektedir. Almanca, Latin alfabesi kullanılarak yazılmaktadır. 26
standart harfe ek olarak, Almanca ä, ö ve ü olmak üzere üç tane umlaut
harfe ve Eszett veya scharfes S (keskin S) denilen “ß” harfine sahiptir.
Alman lehçeleri, Standart Almanca’nın farklılaşmasıyla oluşmuştur. Alman
lehçeleri geleneksel yerel türlerdir ve farklı Cermen kabilelerinden
günümüze ulaşmıştır. Bu lehçelerin birçokları; sadece Standart Almanca
bilen birisi tarafından bile, tam olarak anlaşılamamaktadır; çünkü
bilinen Almancadan sözlük, fonoloji ve sözdizimi olarak bazı
farklılıkları vardır.
Almanca, dünya çapında yaklaşık olarak 100 milyon kişinin anadili ve 80
milyon civarında insanın ise ikinci dilidir. Almanca, Avrupa Birliği
içinde yaşayan yaklaşık 90 milyon kişinin (%18) anadilidir. Alman
halkının %67’si en az bir yabancı dil ile, %27’si ise kendi dillerinden
başka en az iki yabancı dil ile iletişim kurabilmektedirler.[90]
Ekonomi
Almanya Avrupa’nın en büyük ulusal ekonomisi, dünyada üçüncü en büyük
gayri safi yurtiçi hasılaya sahip ülke, satın alma gücü paritesine göre
beşinci ülke konumundadır;[91] 2007 yılındaki reel büyüme oranı
%2.4’tür. Sanayileşmesinden beri ülke; küresel ekonomide bir lokomotif,
yenilikçi ve öncü olarak rol almıştır. “Made in Germany” etiketli ihraç
malları ülkenin zenginliğindeki ana unsurdur. Almanya 2017 yılındaki
$1.401 trilyon dolarlık ihracatıyla Dünya’nın en fazla ihracat yapan
ülkesi olmuştur. Ülke; Avro Alanı ülkeleri dahildir ve 165 milyar Euro
ticaret fazlasına sahip olmuştur.[92] Toplam gelirinin %70’ini hizmet
sektörü, %29.1’ini endüstri alanları ve %0.9’unu da tarım sektörü
oluşturmaktadır. Üretilen ürünlerin büyük çoğunluğunu otomobil, makine,
metal sanayi ve kimyasal madde kollarındaki mühendislik ürünleri
oluşturmaktadır. Almanya dünyadaki rüzgar türbinleri ve güneş enerjisi
teknolojisi alanında bir numaralı üreticidir. Her yıl Hannover,
Frankfurt ve Berlin gibi birçok Alman şehrinde büyük uluslararası
ticaret fuarları ve kongreler düzenlenmektedir.[93]
Dünyanın gelirlerine göre sıralanmış en büyük 500 şirketini gösteren
Fortune Global 500 sıralamasında Almanya’dan 37 şirket bulunmaktadır.
Bunların en büyük on tanesi Daimler AG, Volkswagen AG, Allianz SE (en
fazla kar yapan şirket), Siemens, Deutsche Bank (2. en fazla kar yapan),
E.ON, Deutsche Post, Deutsche Telekom, Metro ve BASF’tır.[94] En fazla
çalışana sahip şirketler ise Deutsche Post, Robert Bosch GmbH ve
Edeka’dır.[95]
Dünya çapında bilinen markaları: Mercedes-Benz, SAP, BMW, Adidas, Audi,
Porsche, Volkswagen, ThyssenKrupp, Opel, Lufthansa, Aldi, Lidl ve
Nivea’dır.[96]
Almanya; kapalı Avrupa ekonomisi ve politik birleşmenin savunucusudur.
Ticari kararlarında ise Avrupa Birliği üyelerinin ve AB tek pazar
yasalarının kararları doğrultusunda hareket etmektedir. Almanya,
Avrupa’nın genel para birimi olan Euroyu kullanmaktadır ve Almanya’nın
para politikası ile ilgili kararları, diğer Avrozonda olan ülkeler gibi
Frankfurt’taki Avrupa Merkez Bankası tarafından verilmektedir. 1990
yılındaki yeniden birleşmeden sonra, yaşam standardı ve yıllık gelirler
eski Batı Almanya eyaletlerinde yüksekti ve bütün Almanya’da bu
standartların korunması sağlanılmaya çalışıldı.[97] Eski Doğu Almanya
ekonomisinin modernizasyonu ve batı eyaletlerin standartlarına entegre
olması 2019 yılına kadar uzun dönemli olacak şekilde programlanmıştır ve
yıllık batıdan doğuya doğru yaklaşık 80 milyar dolar transfer
olmaktadır. 2005’ten beri işsizlik oranı düşüşe geçmiştir ve 2008
Haziran ayında son 15 yılın en düşük seviyesine gerileyerek %7.5’a
ulaşmıştır.[98] Yüzde oranlar Batı Almanya’dan Doğuya doğru %6.2 ile
%12.7 arasında değişmektedir. Şu anki hükûmet sınırlayıcı bir mali
politika izleyip kamu sektöründeki işlerde kesintiye gitmişken, Şansölye
Angela Merkel hükûmeti işçi pazarı ve refah düzeyi adına bir dizi
reform gerçekleştirmiştir.
Banknotlar
2004 yılının ilk altı ayında Almanya’da en çok sahtesi yapılan banknot
50 Avro (%43,6), ardından 20 Avro (%28,2) ve 100 Avro (%21,3)
banknotları idi. 500 Avro banknotların sahteleri ise çok nadir
görülüyordu. 2004 yılında Avrupa bölgesinde toplamda yaklaşık 594.000
sahte para ortaya çıkarıldı. 2005 yılında bu sayı 579.000 ve 2006
yılında da 565.000’e geriledi. Almanya’da kayıt altına alınan sahtecilik
sayısı da son yıllarda (2004) 80.583’den 40.204 (2007)’e geriledi.
Avro’nun piyasaya çıkarılma aşamasında çoğu kez sahte 300 ve 1000 Euro
(bu banknotların gerçekleri yoktu) banknotların da piyasaya çıkarılması
girişiminde bulunuldu ve bazı durumlarda bu girişim başarıyla
sonuçlandı. 2006 yılında 20 Avro banknotlar %36’lık oranla en fazla
sahtesi yapılan banknottu.
2003 yılında İsviçre banknotlarından 4 Milyon İsviçre frangı değerindeki
8.277 adedinin sahte olduğu saptandı. Nominal değere göre (Tedavüldeki
toplam banknot 34 Milyar Frank) hesaplandığında sahte para payı
%0,022’dir. 4 Milyon sahte Frank’tan 2,3 Milyon Frank Faksimile-Banknot
denen sahte banknotlardır. Bu banknotlar organize kara para aklamada,
para teslimatı yapılırken İsviçre banknotlarını tanımayan alıcıları
dolandırmada kullanılır. Faksimile-Banknotlar genellikle gerçek
banknotların arasına yerleştirilmiş demetler halinde elden çıkarılır.
İsviçre’deki Avro sahteciliği en çok sorun yaşanan konulardan biridir.
2004 yılında 2 Milyon Avro değerinde sahte Avro banknot ve sikkelere el
koyuldu. Bunun yanında 1 Milyon Dolar değerinde Dolar sahteciliği de
yapılmıştır.
Değer bakımından 100 Frank Banknotlar 2003 yılında %53’lük kullanım
oranıyla en geçerli birimdi. Bu birimi %16’lık oranla 50 Frank
Banknotlar ve %14’lük oranla 20 Frank banknotlar takip etmektedir. En az
sahtesi üretilen banknotlar %2,9 oranıyla 1000 Frank banknotlardır.
Ayrıca resmi olarak piyasada bulunmayan 2000 Frank banknotlar da
saptanmıştır.
Bazı sahtecilikler öyle belirgindir ki Federal Banka’nın deneyimli
görevlileri ve Polise bağlı Sahte Para birimlerindeki görevliler ve para
sayma makineleri bu paraları tanıyabilirler.
Altyapı
Avrupa’da merkezi bir konumda bulunması, Almanya’yı önemli bir ulaşım
bağlantı noktası haline getirmiştir. Bu durum ülkenin yoğun ve modern
ulaşım ağı sayesinde gerçekleşmiştir. Bu ağın en meşhurları, dünyada
toplam uzunlukta üçüncü en büyük olan geniş motorlu araç yolu
(Otoyol)’dur. Otoyollarda bazı güzergahlar arasında hız sınırlamasının
olmaması da önemli bir özelliktir.[99]
Almanya çok merkezli bir hızlı tren ağı kurmuştur. InterCityExpress
diğer adıyla ICE genelde komşu ülkelerdeki büyük şehirlere ve mesafelere
ulaşım sağlamaktadır. Trenlerin hızları 160 km/sa ile 300 km/sa
arasında değişmektedir ve en üst ileri hizmeti Deutsche Bahn
vermektedir. Ulaşımlar 30 dakikalık, saatlik veya iki saatte birlik
periyotlar şeklinde gerçekleşmedir.[100]
Almanya dünyanın beşinci büyük enerji tüketicisi konumundadır ve 2002
yılında birincil enerji ihtiyacının üçte ikisi ithalâtla
karşılanmıştır.[101] Aynı yıl Almanya, Avrupa’nın en büyük elektrik
tüketicisi olmuştur: toplam olarak elektrik tüketimi 512.9 terawatt-saat
olarak gerçekleşmiştir.[102] Hükümet politikası; güneş, rüzgar
enerjisi, biyodizel, hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi
yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini
vurgulamaktadır.[103] Enerji tasarrufu ölçümünün sonuçlarına göre,
enerji verimliliği 1970’lerin başlarından beri gelişmektedir. Hükümet,
2050 yılında ülkenin enerji ihtiyacının yarısını yenilenebilir
kaynaklardan karşılama adına bir hedef koymuştur[104].
2000 yılında hükûmet ve Almanya nükleer güç endüstrisi; 2021’e kadar
nükleer santralleri kademeli olarak azaltma konusunda
anlaşmıştırlar.[105] Fakat yenilenebilir enerji, enerji tüketiminde
oldukça düşük paya sahiptir. 2006 yılı enerji tüketiminin kaynaklara
göre dağılımı şu şekilde gerçekleşmiştir: akaryakıt (%35.7); kömür
(%23.9); doğal gaz (%22.8); nükleer enerji (%12.6); su ve rüzgar gücü
(%1.3); diğerleri (%3.7).
Bilim
Almanya geçmişten beri çeşitli bilimsel alanlarda en göze çarpan
araştırmaların bazılarına ev sahipliği yapmaktadır.[106] Nobel Ödülü
bugüne kadar 101 Alman tarafından alınmıştır.[107] Albert Einstein ve
Max Planck’ın çalışmaları modern fiziğin temelleri adına çok önemlidir
ve daha sonraları bu çalışmalar Werner Heisenberg ve Max Born tarafından
geliştirilmiştir.[108] Bu isimler, daha önceleri yetişmiş Hermann von
Helmholtz, Joseph von Fraunhofer ve Daniel Gabriel Fahrenheit gibi
isimlerdend etkilenmiştir. Wilhelm Conrad Röntgen X-ışınını keşfetmiştir
ve bu hem Almancada hem de diğer dillerde Röntgenstrahlen (Röntgen
ışınları) ismiyle anılmıştır. Bu başarı onu, 1901 yılında ilk Nobel
Fizik Ödülü kazanan kişisi yapmıştır.[109]
Uzay mühendisi Wernher von Braun, ilk uzay roketini geliştirdi ve daha
sonra NASA’nın önde gelen üyelerinden oldu, ABD’nin Apollo programının
başarısına öncülük eden Saturn V ay roketini geliştirdi. Heinrich Rudolf
Hertz’in elektromanyetik ışın alanındaki çalışmaları, modern
telekomünikasyonun gelişiminin temelini oluşturmuştur.[110] 1879 yılında
Leipzig Üniversitesi’nde ilk laboratuvarını inşa eden Wilhelm Wundt,
Deneysel psikolojinin babası olarak kabul edilmiştir.[111] Alexander von
Humboldt’un doğa bilimci ve kaşif olarak yaptığı çalışmalar,
biyocoğrafyanın temelini oluşturmuştur.[112]
Carl Friedrich Gauss, David Hilbert, Bernhard Riemann, Gottfried
Leibniz, Karl Weierstrass ve Hermann Weyl gibi önemli matematikçiler de
Almanya’da doğmuştur. Almanya, Avrupa’da matbaa’yı ilk kuran Johannes
Gutenberg, Geiger sayacının yaratıcısı Hans Geiger ve ilk tam otomatik
dijital bilgisayarı yapan Konrad Zuse gibi birçok ünlü kâşif ve
mühendisin vatanıdır.[113] Ferdinand von Zeppelin, Otto Lilienthal,
Gottlieb Daimler, Rudolf Diesel, Hugo Junkers ve Karl Benz gibi Alman
mucit, mühendis ve sanayici modern otomotiv ve hava ulaşım
teknolojisinin şekillenmesine yardım etmişlerdir.[114][115]
Almanya’daki önemli araştırma birimleri Max Planck Topluluğu,
Helmholtz-Gemeinschaft ve Fraunhofer-Gesellschaft’dir. Bu kurumlar
bağımsız veya harici olarak üniversite sistemine bağlıdır ve bilimsel
üretimlere önemli katkılar sağlamaktadırlar. Prestijli Gottfried Wilhelm
Leibniz Ödülü her yıl on bilim adamı veya akademisyene verilmektedir.
Her bir ödülün değeri en fazla 2.5 milyon Euro’ye kadar çıkabilmektedir
ve bu ödül, dünyada verilen en yüksek ödül değerine sahip araştırma
ödüllerinden biridir.[116]
Eğitim
Almanya’da eğitimin idaresinin sorumluluğu, öncelik olarak federal
eyaletlerindir. Federal hükûmet eğitim konusunda oldukça küçük bir role
sahiptir. İsteğe bağlı olmak üzere anaokulu eğitimi üç ve altı yaş
arasındaki tüm çocuklara sağlanmaktadır, sonrasında da en az dokuz yıl
sürecek zorunlu eğitim vardır. İlköğretim genelde dört yıl sürmektedir
ve devlet okulları bu ilköğretim sürecinde katmanlara ayrılmamıştır.
Buna zıt olarak, orta öğretimde öğretmenlerin
öğrencilerin yeteneklerine ve öğretmenlerin tavsiyelerine göre
öğrencilerin gidebilecekleri dört çeşit okul bulunmaktadır: Gymnasiuma
en yetenekli öğrenciler kayıt olur ve Gymnasium onları üniversite
eğitimine hazırlar; eğitim, eyaletlerin sistemine bağlı olarak sekiz
veya dokuz yıl sürmektedir; Realschule daha yaygın olarak orta düzey
öğrencilere hitap eder ve altı yıl sürer; Hauptschule okulları,
öğrencileri mesleki eğitime hazırlar ve Gesamtschule de önceki üç türü
kapsayan bir eğitim sistemini benimsemektedir.
OECD bünyesinden sağlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı,
OECD ülkeleri ve birkaç partner ülkeden 15 yaşındaki öğrencilerin
yeteneklerini değerlendirmesi için tasarlanmıştır. 2006 yılında Alman
okul çocukları önceki yıllara göre seviyelerini geliştirdiler ve yapılan
istatistik araştırmalara göre bilimsel yeteneklerde ortalamanın oldukça
üzerinde 13.sırada olup, matematikte 20.sırada ve okuma yeteneklerinde
ise 18.sırada bulunarak ortalamanın ne çok üzerinde, ne de aşağısında
kalmışlardır.[117] Almanya’da sosyo-ekonomik durumlar oldukça yüksektir,
öğrencilerin performansları da sosyo-ekonomik faktörlerden diğer
ülkelere göre daha çok etkilenir.[117]
Üniversiteye girmek için, lise öğrencilerinin Abitur sınavına girmeleri
gerekmektedir; ayrıca meslek lisesi diplomasına sahip olan öğrenciler de
başvurabilmektedir. Özel bir çıraklık sistemi olan Duale Ausbildung,
öğrencilere mesleki eğitimlerini bir şirket bünyesinde
sürdürebilmelerine izin vermektedir. Birçok Alman üniversitesi devlete
aittir ve öğrencilerden istenen bir dönemlik harç ücreti 50-500 Euro
arasında değişmektedir.[118]
Almanya’daki üniversiteler, ülkedeki yüksek eğitim standartlarıyla
uluslararası bir saygınlığa sahiptir. THES – QS Dünya Üniversiteler
Sıralaması kriterlerine göre 2007 yılında 3 Alman üniversitesi dünyada
ilk 100’de yer alırken, ilk 200’de bulunan üniversite sayısı 11
olmuştur.[119]
Kültür
Almanya, tarihte Das Land der Dichter und Denker (şairlerin ve
düşünürlerin ülkesi) diye anılır.[120] 2006 yılından bu yana Almanya
kendisini Fikirlerin Ülkesi olarak adlandırmaktadır.[121] Alman kültürü,
Almanya’nın ulus devlet olarak doğmasından çok önceleri ortaya
çıkmıştır ve Almanca konuşulan tüm coğrafyayı etkisi altına almıştır.
Köklerinin etkisiyle Almanya’da kültür, Avrupa’daki din ve laiklik gibi
zihinsel ve popüler eğilimlerin etkisiyle şekillenmiştir. Bu yüzden
Avrupa kültüründen ayrı olarak özel bir Alman geleneği tanımlamak zor
olacaktır.[122] Bu yargı bağlamında diğer bir çıkarım da tarihi
şahsiyetlerde olacaktır; Wolfgang Amadeus Mozart, Franz Kafka ve Paul
Celan modern düşüncede birer Alman yerlisi olmamalarına rağmen, tarihsel
durumları, çalışma ve sosyal ilişkilerinin anlaşılmaları açısından
Alman kültürel çevresinin içinde değerlendirilmektedirler.
Almanya’da kültürel kurumlardan Federal Eyaletler sorumludur. Mali
destek sağlanan 240 tiyatro, yüzlerce senfonik orkestra, binlerce müze
ve 25.000’in üzerinde kütüphane, 16 eyalete dağılmış durumdadır. Bu
kültürel olanaklar milyonlarca insan tarafından değerlendirilmektedir:
Almanya’da her yıl 91 milyon kişi müzeleri ziyaret etmekte, 20 milyon
kişi tiyatro ve operaya gitmekte ve 3,6 milyon kişi senfonik
orkestraları dinlemektedir.[123]
Almanya, Ludwig van Beethoven, Johann Sebastian Bach, Johannes Brahms ve
Richard Wagner gibi dünyaca ünlü klasik müzik bestecilerine sahip
çıkmaktadır. 2006’dan itibaren Almanya, dünyadaki beşinci büyük müzik
pazarı haline gelmiş ve Kraftwerk, Scorpions, Bausa, Raf Camora, Bonez
MC ve Rammstein gibi müzik gruplarıyla pop, rap ve rock müzik üzerinde
etkili olmuştur.[124]
Birçok Alman ressam farklı artistik tarzdaki çalışmalarıyla uluslararası
bir prestij kazanmıştır. Hans Holbein, Matthias Grünewald, ve Albrecht
Dürer Rönesans döneminin, Caspar David Friedrich Romantik Dönemin, Max
Ernst’de gerçeküstücülüğün önemli sanatçılarındandır. Almanya’nın
Karolenj mimarisi ve Otto mimarisi ile bu alana yaptığı katkılar,
Romanesk mimarinin önemli habercileri olmuşlardır. Bölge daha sonraları
Gotik, Rönesans ve Barok gibi tarzların önemli çalışmalarının yapıldığı
bir mekân haline gelmiştir. Almanya yakın modern akımda özellikle Walter
Gropius’un başlattığı Bauhaus akımıyla oldukça önemli bir yer teşkil
etmektedir. Aynı zamanda yine Almanyalı olan Ludwig Mies van der Rohe,
20. yüzyılın ikinci yarısında dünyanın en ünlü mimarlarından biri haline
gelmiştir. Cam cepheli gökdelenler onun fikridir.[125]
Felsefe
Almanya’nın felsefeye etkisi tarihsel olarak büyük önem arz eder ve
birçok unutulmaz Alman filozofu, Orta Çağ’dan beri Batı felsefesine
önemli katkılarda bulunmuşlardır. Gottfried Leibniz’in rasyonalizme
katkıları; Klasik Alman idealizminin Immanuel Kant, Georg Wilhelm
Friedrich Hegel, Friedrich Wilhelm Joseph Schelling ve Johann Gottlieb
Fichte tarafından kurulması; Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist
teoriyi formüle etmeleri; Arthur Schopenhauer’un metafiziksel pesimizm
derlemesi; Friedrich Nietzsche’in Perspektivizmi geliştirmesi; Martin
Heidegger’in varoluşçuluk üzerine çalışmaları; Jürgen Habermas’ın sosyal
teorileri; felsefenin gelişmesi adına oldukça etkileyiciydiler.
Alman edebiyatı, Walther von der Vogelweide ve Wolfram von Eschenbach
gibi yazarların çalışmalarıyla Orta Çağ’a kadar uzanabilmektedir. Johann
Wolfgang von Goethe ve Friedrich Schiller gibi birçok Alman yazar ve
şair büyük bir üne sahip olmuşlardır. Grimm Kardeşler tarafından basılan
halk masalları, Alman Halk Edebiyatını uluslararası seviyede ün sahibi
yapmıştır. 20. yüzyılın etkili yazarları Thomas Mann, Bertolt Brecht,
Hermann Hesse, Heinrich Böll, ve Günter Grass’tır.[126]
Medya
Alman televizyon pazarı, 34 milyon TV sahibi ile Avrupa’nın en
büyüğüdür. Birçok bölgesel ve ulusal yayın istasyonu federal politik
yapısı içinde kablo bağlantıları ile organize edilir. Alman
hanehalklarının yaklaşık %90’ı kablolu veya uydu yayınına sahiptir ve
izleyicilerin kamu kanallarından özel kanallarına kadar izlemek için
birçok seçim olanağı vardır. Ücretli TV hizmetleri, genel TV yayımcıları
ZDF ve ARD’nin yaygın dijital kanal imkânı sunmasından dolayı rağbet
görmemektedir.[127]
Almanya, Bertelsmann ve Axel Springer AG gibi dünyanın en büyük medya
kuruluşlarına ev sahipliği yapmaktadır. Almanya’nın birtakım ücretsiz TV
reklamcılığı ağlarının sahipliğini ProSiebenSat1 üstlenmektedir.
Alman kitap pazarında her yıl yaklaşık 60.000 yeni basım yapılmaktadır.
Bu rakam tüm dünyada basılan kitapların %18’ine tekabül etmektedir ve
böylece Almanya dünyanın 3. büyük kitap üreticisi konumunda
bulunmaktadır[kaynak belirtilmeli]. Frankfurt Kitap Fuarı, uluslararası
pazar ve ticarette dünyanın en önemli kitap fuarı olarak anılmaktadır ve
500 yılın üzerinde bir zamandır düzenlenmesiyle artık bir gelenek
hâline gelmiştir.
Ülke haberleri, İngilizce olarak haber dergisi Der Spiegel, yayımcı
Deutsche Welle ve haber sitesi The Local’da yayımlanmaktadır.
Alman internet kullanıcıları tarafından Kasım 2008’de en fazla ziyaret
edilen internet siteleri Google, YouTube, eBay, Vikipedi,
Yahoo!’dur.[128]
Sinema
Alman sineması, Max Skladanowsky’nin çalışmalarıyla oldukça erken
zamanlara dayanmaktadır. Sinema, Weimar Cumhuriyeti yılları boyunca
Alman dışavurumcuları Robert Wiene ve Friedrich Wilhelm Murnau ile
etkili olmuştur. Avusturya kökenli olup 1926 yılında Alman
vatandaşlığına geçen ve savaş öncesi Alman film endüstrisinde kariyeri
parlamış olan yönetmen Fritz Lang’ın Hollywood sineması üzerinde büyük
bir etkisi olduğu söylenebilir. Sessiz filmi Metropolis (1927) modern
anlamda bilim kurgu filmlerinin babası olarak kabul edilir.
1930 yılında Avusturyalı-Amerikan Josef von Sternberg, ilk önemli Alman
sesli filmi olan Mavi Melek’i yönetti ve bu film aktris Marlene
Dietrich’e dünya çapında bir ün kazandırdı.[129] Walter Ruttmann’ın
yönettiği izlenimci belgesel Berlin: Büyük Bir Şehrin Senfonisi, şehir
senfonisi türünün ilk önemli örneklerinden biridir. Leni Riefenstahl
çalışmalarında yeni estetik öğelere yer vermiş olsa da Nazi dönemi
filmleri genel olarak propaganda ağırlıklı olmuştur.[130]
1970 ve 80’li yıllar boyunca, Volker Schlöndorff, Werner Herzog, Wim
Wenders ve Rainer Werner Fassbinder gibi Yeni Alman Sineması
yönetmenleri, çoğunlukla yaptıkları kışkırtıcı filmlerle uluslararası
arenada Batı Almanya sinemasının ilerlemesine engel olmuşlardır.[131]
Daha yakın dönemdeki filmler olan Good Bye Lenin! (2003), Duvara Karşı
(2004) ve Der Untergang (Çöküş) (2004) uluslararası camiada önemli
başarılar kazanmışlardır. Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü, Alman
yapımları olan, 1979 yılında Die Blechtrommel (Teneke Trampet)’a, 2002
yılında Irgendwo in Afrika (Afrika’nın Hiçbir Yerinde)’ye ve 2007
yılında Das Leben der Anderen (Başkalarının Hayatı)’a gitmiştir.[132] En
tanınan Alman aktörleri Marlene Dietrich, Klaus Kinski, Hanna
Schygulla, Armin Mueller-Stahl, Jürgen Prochnow ve Thomas Kretschmann.
1951’den bu yana her yıl düzenlenen Berlin Film Festivali, dünyanın önde
gelen film festivalleri arasındadır. Dünyanın her yerinden gelen
filmleri değerlendirmek üzere uluslararası bir jüri yer alır ve
kazananlar Altın ve Gümüş Ayı ile ödüllendirilirler.[133] Her yıl
düzenlenen Avrupa Film Ödülleri töreni, her iki yılda bir Avrupa Film
Akademisi’nin (EFA) bulunduğu şehir olan Berlin’de düzenlenmektedir.
Potsdam’daki Babelsberg Stüdyoları, dünyadaki geniş ölçekli film
stüdyolarının en eskisidir ve uluslararası film yapımları için bir
merkez halindedir.
Spor
Spor, Alman yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. Yirmi yedi milyon
Alman bir spor kulübüne üyedir ve bunun yanında on iki milyon kişi
bireysel olarak bir aktiviteyi takip etmektedir.[134] Futbol, en popüler
spor dalıdır. 6,3 milyon resmi üyesiyle Almanya Futbol Birliği
(Deutscher Fußball-Bund), dünyada kendi türünde en geniş organizasyon
kurumdur.[134] Bundesliga dünyadaki tüm profesyonel spor ligleri
arasında en fazla seyirci ortalamasına sahip ligdir. Almanya millî
futbol takımı 1954, 1974, 1990 ve 2014 yıllarında FIFA Dünya Kupası’nı
ve 1972, 1980 ve 1996 yıllarında da Avrupa Futbol Şampiyonası’nı
kazanmıştır. Almanya, FIFA Dünya Kupası’na 1974 ve 2006 yıllarında ve
Avrupa Futbol Şampiyonası’na da 1988 yılında ev sahipliği yapmıştır. En
başarılı ve ünlü futbolcuları Franz Beckenbauer, Gerd Müller, Jürgen
Klinsmann, Lothar Matthäus ve Oliver Kahn’dır. Seyirciler arasında
popüler olan diğer spor dalları da hentbol, voleybol, basketbol, buz
hokeyi ve tenistir.[134]
Almanya dünyada motorsporlarında öncü ülkelerden biridir. Yarış kazanan
arabalar, takımlar ve sürücüler Almanya’dan çıkmaktadır. Tarihteki en
başarılı Formula 1 pilotu olan Michael Schumacher, kariyeri boyunca
birçok önemli motorsporları rekorlarına imza atmıştır ve 1946 yılından
bu yana düzenlenen Formula 1’de en fazla yarış ve şampiyonluk kazanan
pilot durumundadır. Tarihteki en fazla kazanan sporculardan biri olup,
milyar dolarlık bir servete sahiptir.[135] BMW ve Mercedes üreticileri
motorsporlarında öncü takımlardandır. Fransa’da her yıl düzenlenen
saygın yarış bir organizasyonu olan Le Mans 24 Saati Porsche 16 kere
kazanmıştır.[136]
Alman sporcuları tüm zamanlar Olimpiyat Oyunları madalya sıralamasında
Doğu ve Batı Almanya beraber değerlendirildiğinide üçüncü sırada olarak
Olimpiyat Oyunlarında en başarılı ülkeleri arasında bulunmaktadır. 2008
Yaz Olimpiyatları’nda Almanya madalya sıralamasında beşinci sırada
bulunurken[137] 2006 Kış Olimpiyatlarında ilk sırada yer almıştır.[138]
Almanya 1936 yılında Berlin ve 1972 yılında da Münih olmak üzere Yaz
Olimpiyat Oyunlarına iki kez ev sahipliği yapmıştır. Kış Olimpiyat
Oyunları da 1936 yılında Bavyera’nın ikiz şehirleri olan Garmisch ve
Partenkirchen’de gerçekleştirilmiştir.
Alman mutfağı
Alman mutfağı, bölgeden bölgeye farklılık göstermektedir. Bavyera ve
Suabiya’nın güney bölgeleri buna örnektir. Bu bölgelerin mutfak kültürü;
Avusturya ve İsviçre’ninkine benzerdir. Domuz eti, sığır eti ve kümes
hayvanları eti ile yapılan yemek çeşitleri Almanya’da tüketilen
yemeklerin önde gelenleridir. Özellikle domuz eti’nin Alman
mutfağı’ndaki yeri özeldir.[139] Hemen hemen bütün bölgelerde, yemekler
sosisle yenir. En bilindik sosis yiyeceklerinden biri Currywurstdur.
Almanya’da 1500’den fazla sosis çeşidi üretilmektedir. En popüler
sebzeler patates, lahana, havuç, şalgam, ıspanak ve fasülyedir.[140]
Organik gıda satışı bir pazar haline gelmiştir ve satılan ürünlerin
%3.0’ünü bu grup besinler oluşturur.Bu bir trend halinde
yükselmektedir.[141]
Ünlü bir Alman deyişi şöyle demektedir: “Kahvaltı bir imparator, öğle
yemeği bir kral ve akşam yemeği bir fakir gibidir.” kahvaltı genelde
tahıllı yiyeceklerle ve bal ya da reçelli ekmekle yapılır. Almanların
bir kısmı kahvaltıda soğuk yemekleri ya da peynirli ekmeği tercih
etmektedir.[142] Ülkede 300’den fazla ekmek çeşidi fırınlarda
satılmaktadır.[143]
Başka ülkelerden gelen göçmenler sayesinde, Alman mutfağı ve günlük
yemek alışkanlıkları birçok mutfaktan etkilenmiştir. Pizza ve makarna
gibi İtalyan yemekleri, Döner gibi Türk ve Arap yemekleri özellikle
büyük şehirlerde oldukça yaygın olarak satılmaktadır. Uluslararası
burger zincirleri ve Çin restoranları ülkenin birçok yerine yayılmıştır.
Hint, Japon ve diğer Asya mutfaklarının popüleritesi artmaktadır.
Yüksek profilli dokuz Alman restoranı, restoranları uluslararası
derecelendiren Michelin Rehberi tarafından üç yıldızlı olarak ilan
edilmiştir. Yine 15 restoran iki yıldız almıştır.[144]
Şarabın ülkenin birçok kesiminde yaygın olmasına rağmen Almanya’nın
millî içkisi bira olarak bilinmektedir. Almanya’da kişi başına bira
tüketimi yıllara göre düşmesine rağmen, kişi başına yıllık 116 litre ile
üst sıralardaki yerini korumaktadır.[145] 18 batı ülkesi üzerinde
yapılan araştırmalar sonucunda Almanya; kişi başına alkolsüz içecek
tüketimi konusunda 14., kişi başına meyve suyu tüketiminde ise 3.
olmuştur.[146] Bunların dışında, mineralli su ve Schorle (meyve suyuyla
karıştırılmış) Almanya’da oldukça popülerdir.
Toplum
2006 Dünya Kupası’ndan beri, ülkenin imajı iç ve dış dünyada
değişmiştir.[147] Bu turnuvadan sonra, yıllık yapılan Ulusal Marka
Göstergesi araştırmasına Almanya üst sıralara tırmanmış ve 2008 yılında
liderliğe ulaşmıştır. 20 farklı ülkeden insanlara ülkenin tanınmışlığı;
kültür, politika, ihracat, ülkenin insanları, ülkeye turizm, göçmenlerin
ilgisini çekme ve yatırımlar açısından sorulmuştur.[148] Bir başka
küresel düşünce araştırması BBC tarafından yapılmış ve sonuçta
Almanya’nın, 22 önde gelen yatırımcı ülkesi arasında en pozitif etkiye
sahip ülke olduğu ortaya çıkmıştır. %56’lık büyük bir grup ülke hakkında
pozitif bakış açısına sahipken, %18lik bir kısım ülkeye olumsuz
bakmaktadır.[149][150] Almanya’da 3 milyondan fazla Türk
yaşamaktadır.[151] Berlin ve Köln olarak bilinir.
Almanya yasal ve toplumsal olarak eşcinsellere karşı toleranslıdır.
Medeni birlikteliğe 2001’den beri izin verilmektedir.[152] Geyler ve
lezbiyenler yasal olarak eşlerinin biyolojik çocuklarını evlat
edinebilir (Üvey çocuk olarak). İki büyük Almanya şehrinin belediye
başkanı, gey olduklarını deklare etmiştir.[153]
20. yüzyılın son on yılı boyunca Almanya, göçmenlere karşı tutumunu
değiştirmiştir. 90’ların ortasına değin genel düşünce Almanya’nın bir
göç ülkesi olmadığı yönündeydi. Buna karşı nüfusun %10’u Alman olmayan
kişilerden oluşmaktaydı. Gastarbeiterların (mavi yakalı, misafir işçi)
ülkeye girişinin bitmesinden sonra, bu sığınmacılar tolare edildiler.
Günümüzde hükûmetin ve Alman toplumunun düşüncesi kontrol altında
kalifiye göçmenlerin ülkeye gelişinin kabul edilebilir olduğudur.[154]
1984’te 4,4 milyon olan Almanya’da yaşayan yabancı nüfusu, 2008’de 7,3
milyona çıkmıştır.[155]
2005 yılındaki 58 milyar Euro tatil harcamasıyla Almanya, bu konuda
birinci olmuştur. En popüler gezi yerleri Avusturya, İspanya, İtalya ve
Fransa’dır.[156]
DiPNOTLAR :
Dipnotlara tr. wikipedia. org sayfasinin Almanya Konusundan bakabilirsiniz
Kaynak : wikipedia