

Doğa’nın Dengesi Bozuldu mu?.
İnsanoğlu çevresine baktığı zaman büyük bir uyumun olduğunu ve bu uyumun
sürekli olduğuna tanık olmuştur.Mavi bir gökyüzünde uçan kuşlar,mavi
bir denizde yüzen balıklar,yeşil ağaçların kenarlarından akan dereler ve
buna benzer birçok şeyin dengeli bir biçimde yürüdüğünü görecektir.
Ancak bu dediğim olayların 100 yıl önce daha dengeli ve düzenli olduğu
görülecektir.Peki ne olmuştur da bu denge bozulmuştur.Doğal dengeyi
bozan bir çok etken; daha doğrusu etkenler vardır.
Bu etkenlerin başında ise düşüncesizce kullanılan tarım ilaçları en
başta yer almaktadır.Tarım ilaçlarının dengesiz bir şekilde ve tarıma
uygun olmayan bir biçimde kullanılması sonucu,yetişen bitkiler dengesiz
yetişmektedir.Yapılan araştırmalar tarımın yapılmadığı kutup
bölgelerinde bile bu kimyasallara rastlandığı,bunun nedeninin ise
tarımın yapıldığı ve bilinçsizce yapılan ilaçlama neticesinde doğada
biriken ilaçlar olduğu tespit edilmiştir.Daha önceleri çokça kullanılan
ve sonraları yasaklanan ddt gibi kimyasal ilaçların bırakın ilaçlamanın
yapıldığı bölgelerdeki derelerde bulunmasını; kilometrelerce uzakta
bulunan kutuplarda bile ortaya çıktığı tespit edilmiştir.Bu ilaçların
birikimi sonucu ise denizdeki ve derelerdeki hayvanlar ölmekte;yetişen
bitkiler ise hormonal dengesizlik içerisinde yetişmektedir.
Doğal dengeyi bozan maddelerden birisi ise yine bir kimyasal olan
kloro-floro-karbon gazını içeren maddelerdir.Bu maddeler daha çok
parfümeri ve yan ürünlerinde kullanılmaktadır.Bu kimyasallar ise ozon
tabakası adını verdiğimiz üç moleküllü oksijen atomlarının iki moleküllü
oksijen atomları haline dönerek bozulmasına neden olmaktadır.Ozon
tabakasının bozulması yani delinmesi ise birçok tehlikeyi başında
getirmektedir.Başlıca tehlike ise küresel ısınma olup bu nedenden dolayı
kutuplarda bulunan buzullar erimekte ve Dünya’nın su seviyesi
yükselmektedir.Bazılarınız zannedebilir ki;Ne güzel Dünya’daki su
miktarı artacak…Hayır,artan tuzlu su olup bu suyun buharlaşması
neticesinde oluşacak sera etkisi sonucu Dünya daha da ısınacak ve
sonuçta yaşanamaz bir Dünya oluşmuş olacaktır.
Doğal dengeyi bozan diğer etmenlerden birisi de yine kimyasal
maddelerden olup ve adına çöp dediğimiz şeylerdir.Mesela pet şişeler ve
plastik kaplar,naylonlar gibi.Bunların doğadaki parçalanmaları yüzlerce
yıl olup doğayı kirleten en önemli etkenler arasında yer almaktadır.Olay
sadece göze çirkin görünme olayı olmayıp bu çöplerin meydana getireceği
dengesizliklerde söz konusudur.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etken ise bilinçsizce kullanılan araçlar
olup bunların çıkardığı karbondioksit ve özelliklede parçalanması zor
olan karbonmonoksit gazı doğayı kirletmekte ve canlıların soluduğu
havaya zarar vermektedir.Bu gazlar aynı zamanda atmosferin üst
tabaklarında birikmekte ve buda sera etkisine yol açıp Dünya’nın
ısınmasına neden olmaktadır.
Doğal dengeyi bozan diğer etkenlerden ise fabrika ve ev bacalarından
yükselen dumanları gösterebiliriz.Bu dumanlar doğal dengeyi olumsuz
etkilemekte ve solunum yapma olayını güçleştirmekte,aynı zamanda yağan
yağmurların asidik karakterli olmasına neden olmakta,bu ise bitki ve
hayvanların zarar görmesine neden olmaktadır.Öyle ki,yağmurlar sadece o
bölgeye yağmayıp kilometrelerce ötede bile yağmakta ve buda doğayı
olumsuz etkilemektedir.
Doğal dengeyi bozan en önemli etken ise ağaçların biliçsizce kesilmesi
olup,bo olay doğal dengeyi alt üst etmektedir.Erozyon adını verdiğimiz
değerli toprağın kaybolmasına neden olan bu olay aynı zamanda Dünya’nın
bir çöl haline gelmesine de neden olmaktadır.Ağaçların kesilmesi
neticesinde havada karbondioksit oranı artmakta,bu ise sera etkisine
neden olmakta,aynı zamanda canlılara zarar vermektedir.İnsanların enerji
kaynaklarının yavaş yavaş tükenmesi,odun gibi yenilenebilir enerji ve
hammadde kaynaklarının önemini bir daha ortaya koymakta ve buda
insanların konuya daha dikkatli yaklaşmaları gerektiğine işaret
etmektedir.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etken ise desibel seviyesi yüksek olan ve
gürültü adını verdiğimiz sestir.Bu ses canlıların ve özelliklede
insanların yapısını bozmaktadır.Daha çok insanın psikolojisini etkileyen
bu faktör,insanların daha sessiz şehirlere ve kasabalara göç etmesine
neden olmaktadır.Ülkeler konu ile ilgili olarak yol kenarlarına bariyer
yaptırmakta ve bu da araçların gürültüsünü bir nebzede olsa da ortadan
kaldırmaktadır.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etmen ise verici ve alıcı adını verdiğimiz
sistemlerle çalışan elektronik sistemledir.Kansere bile yol açabilen bu
sistemlerin fazla kullanılması uykusuzluğa ve insan dengesinin
bozulmasına yol açmaktadır.
Doğal dengeyi bozan en önemli etken ise derelere ve denizlere akıtılan
fabrika artıklarıdır.Bu artıklar hem çevrenin çok kötü kokmasına ve
hemde suların kirlenerek canlıların ölmesine neden olmaktadır.
Ama birçok kişi tüm uyarıları göz ardı etmekte. Tabii bizim dernek hemen
toplandı ve buna karşı bir önlem aldı. Ama bunun için ne biçim işler
gerekiyor.
Ormanlar doğanın dengesi
Ormanlar doğal dengenin korunması açısından çok büyük önem taşıyor.
Selleri, erozyonu önleyen ormanlar, tozu emiyor, yağmura neden oluyor.
Hava kirliliğinin yaklaşık yarısı ormanlar tarafından temizleniyor. 100
yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık 40 kişinin çıkardığı 2.35
kilogram karbondioksiti tüketiyor.
Bir kayın ağacı saatte 1.5 kilogram oksijen üretirken, bir hektar ladin
ormanı yılda 32, kayın ormanı 68 ve çam ormanı ise 30-40 ton toz emiyor.
Orman Bakanlığı’nın genişleterek yeniden yayınladığı ‘Ormanlarımız’ adlı broşürde ormanların faydalarına yer verildi.
Broşürde yer alan bilgilere göre, ormanlar bitkiler ve hayvanlar için
doğal bir ‘su şebekesi’. Ormanlar, kar ve yağmuru yaprakları, dalları,
gövdesi ve kökleri ile tutarak, selleri ve taşkınları önlüyor, ayrıca
yeraltı sularının oluşmasına yardım ediyor. Binlerce yılda oluşan
toprağı kökleriyle tutan ormanlar, erozyonu önlüyor. Bitki örtüsü ve
toprak içerisinde büyük miktarda karbon depolayarak iklim üzerinde
olumlu etki sağlayan ormanlar, sıcak ve soğuk havayı da dengeliyor.
Ormanlar su buharını yoğunlaştırarak yağmura dönüştürürken, rüzgarın hızını kesiyor.
Orman varlığı aynı zamanda bir ülke için ulusal savunma ve güvenlik bakımından stratejik önem sahip.
BİLİNMEYENLER
*Ormanlar 50 metre genişliğindeki bir otobanın trafik gürültüsünü 20-30 desibel azaltıyor.
*Yapraklı ağaçlardan meydana gelen bir orman bölgesinde 50 kuş türü barınıyor.
*Ağaçsız bir alana göre 8 kat daha fazla humus oluşturan ormanlar toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlıyor.
*25 metre boyunda ve 15 metre tepe çatısına sahip bir kayın ağacı saatte 1.5 kilogram oksijen üretiyor.
*Bir hektar ladin ormanı yılda 32 ton, kayın ormanı 68 ton, çam ormanı ise 30-40 ton toz emiyor.
*Hava kirliliğinin yaklaşık yüzde 50’si ormanlar tarafından temizleniyor.
*Ormanlar, egzoz ve benzeri zehirli gazlar ile kirli suları temizleme özelliğine sahip.
*100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık 40 kişinin çıkardığı 2.35 kilogram karbondioksiti tüketiyor.
*100 metrekare alanda yer alan 25 metre boyunda ve 100 yaş civarındaki
bir kayın ağacı, kökleri ve kılcal damarları aracılığıyla yılda 30 bin
litre su çekiyor ve verimli toprağın akmasını önlüyor.
*Kayın ağacı bir yıl içinde 300 kilogram zehiri emiyor ve dışarı süzüyor.
Doğa Korumaya Doğa Koruma Yasasıyla Darbe
Doğa Korumaya Doğa Koruma Yasasıyla Darbe Yasa onaylanırsa faciaya
neden olacak. //****// Doğa Korumaya Doğa Koruma Yasasıyla Darbe!
Türkiye’nin doğası yeni bir kanun taslağının kıskacı altında. “Tabiatı
ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” adı altında hazırlanan yasa
taslağı, Bakanlar Kurulu’nca onaylanarak TBMM Gündemine alındı. Yasa
taslağı bu haliyle onaylanırsa, ülkemizin doğası için geri dönüşü
olmayacak tahribatların önü açılmış olacak. Tabiat Kanunu İzleme
Girişimi; 2003 yılında sivil toplum kuruluşlarının katkılarıyla hazırlık
süreci başlatılan ancak günümüzde temel prensipleri ve içeriği tümüyle
değiştirilip, STK’ları süreçten dışlayarak son haline getirilen “Tabiatı
ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Taslağı”na karşı görüş oluşturmak
ve mücadele etmek üzere kuruldu. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi; söz
konusu yasanın ilk biçimlenmesinde aktif rol oynamış kurumların yanı
sıra, ülkemizin doğasını, temel bilimsel koruma yaklaşımını, uygulama
süreçlerini ve yaptırımları olumsuz yönde etkileyeceğini öngören 46
sivil toplum kurumundan oluşuyor. Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği
Koruma Kanunu Taslağı onaylanırsa; 1. Ülkemizde dünyada kabul gören
prensipler doğrultusunda doğayı koruyan bir yasal yapı olmayacak:
Uluslararası ve ulusal mevzuatta son 20 yıldır biyolojik çeşitliliğin
korunması hedefiyle oluşturulmuş “sürdürülebilirlik”, “koruma kullanma
dengesi”, “üstün kamu yararı” ve benzeri kavramlar, söz konusu yasada
yetersiz ve muğlâk tanımlanmıştır. Bir yasanın temel yaklaşımını ortaya
koyan bu kavramlar; gerçekte biyolojik çeşitliliğin korunması yerine,
doğayı tahrip edebilecek yatırımlar da dâhil her türlü kullanımın önünü
açmaya hizmet edecek yönde şekillendirilmektedir. 2. Ülkemizde 1000’in
üzerindeki “Doğal Sit” statüsü kaldırılarak, tahribin önü açılacak:
Doğal sitler bugün Türkiye’de hala bakir kalmış kıyılara sahip
olabilmemizin nedenidir. Bunun yanı sıra HES’ler başta olmak üzere doğal
sit alanlarında gerçekleştirilen ve doğaya zarar veren birçok müdahale,
koruma kurulları ve mahkemelerce engellenebilmektedir. Bakanlar
Kurulu’nda onaylanan “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu
Tasarısı”nın Meclis tarafından onaylanmasıyla birlikte doğal sit
statüleri ortadan kaldırılacak ve hâlihazırda bağımsız bir yapıya sahip
olan Koruma Kurulları’nın doğal sitlerle ilgili herhangi bir yetkisi
kalmayacaktır. Bu düzenlemeyle birlikte ülkemizdeki 1234 Doğal Sit
Alanı’nın kaderi ağırlıklı olarak kamu kurumu yetkililerinden oluşan
yeni bir kurula terk edilecektir. Bu statünün bilimsel ve hukuki
hazırlık yapılmaksızın başka bir kanun altında yeniden tanımlanarak
farklı bir koruma statüsü haline dönüştürülmesi doğru değildir. Hukuk
uzmanlarının ve tarafların ortak çalışması olmadan bir dönüştürme
girişimi ancak var olan hukuksal kazanımları ortadan kaldırma, koruma
kurulu gibi yerel bir mekanizmayı tasfiye etme ve doğayı tahrip edecek
yatırımların ve kaçak yapılaşma girişimlerinin hayata geçirilmesini
kolaylaştırma anlamı taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında, geçtiğimiz
hafta İkizdere Vadisi’nin Doğal Sit Alanı ilan edilmesinin üzerinden
daha birkaç gün geçmişken, bu kanun taslağının ışık hızıyla Meclis
gündemine getirilmesi oldukça manidardır. 3. Yasal olarak maden,
kentleşme, enerji vb yatırımlar doğayı ne ölçüde tahrip ederse etsin
ayrıcalık kazanacak: Yasanın ülkemizdeki koruma çalışmalarının tümünü
yönlendirebilecek, korunan alanlar ve/veya biyolojik çeşitlilik
üzerindeki tehditleri ve diğer sektörlerle (maden, kentleşme, enerji
vb.) arasındaki çatışmalara çözüm getirebilecek bir yasa tasarısı olma
yönündeki başlangıçtaki tutumu tümüyle değiştirilmiştir. Ayrıca, yasanın
ilk taslağındaki madde sayısının yarı yarıya azaltılmış olması ve tüm
belirleyici ve uygulamayla ilgili kritik hükümlerin gelecekte
hazırlanacak yönetmeliklere bırakılması, söz konusu yasa tasarısının
temel hedefini ve etkinliğini büyük ölçüde zayıflatmaktadır. Bu 3 temel
noktadaki kayıp ülkemizdeki doğa koruma çalışmalarının ve kazanımlarının
yok edilmesi anlamına gelmektedir. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi; 1.
Doğal yaşama sahip çıkılması için bu yasa taslağının geri çekilmesi ve
yeni bir yasa hazırlığının başlatılmasını, 2. Hazırlık sürecinde doğanın
haklarının ve uluslararası taahhütlerin dikkate alınmasını, 3. Gerek
hazırlık ve gerekse uygulama sürecinde sivil toplum kuruluşlarıyla
birlikte hazırlanmasını, talep eder.
Doğa’nın dengesi bozuldu mu?.
Serpil’in Tuzla’daki yazlık evinin önünde bir teras var. Bu terasta
kahvaltı yaptıktan sonra, bahçeye bakan şezlonga uzanıp puromu yakmak en
büyük keyfim.. Çünkü tam karşımdaki ağaçta, birbirlerini kovalayan
kertenkeleler var. Onların oyunlarını seyretmek bana, çocukluğumu, yaz
tatillerinde gittiğim köyümü hatırlatıyor..
Kertenkeleyi ilk orada görmüştüm..
Bazılarının kuyrukları kopuktu. Babam, kertenkelelerin kaçarken bir yere
sıkıştılar mı, kuyruklarını bırakıp kaçtıklarını anlattı. Çok kolay
koparmış o kuyruk ve sonra tekrar çıkarmış..
Serpil’in ağacında da kuyruğu kopuk bir kertenkele vardı..
Geçen hafta baktım, kertenkeleler artmış. “İyi bakıyorsun galiba”
dedim.. “Hıncal Ağbi öyle arttılar ki, evin içinde yığınla dolaşıyorlar
şimdi, ne yapacağımı şaşırdım” dedi.. “Gölü kurutmayacaktınız” dedim..
Tuzla’da bir göl vardı, göçmen kuşların uğrak yeri.. Uzun
yolculuklarının suyunu burdan temin ederlerdi. Özellikle de leylekler,
sürüler halinde gelir, yüzlerce konarlardı..
O golü, kim niye kuruttu bilmem.. Ama göl kuruyunca leylekler kayboldu.
Tuzla’da leylek görülmez olunca, kertenkele nüfusu da hızla arttı.
Leyleklerin gıdası, başta kertenkele ve yılan, sürüngenler çünkü.. “Çok
haklısın” dedi, Serpil..
Döndüm geldim.. Pazartesi günü gazeteleri okuyorum..
İzmir Ekspres gazetesinde bir haber..
Balıkesir Anakent Belediyesi Edremit Körfezi’ndeki yaklaşık 2 milyon
zeytin ağacını uçakla ilaçlamaya başlamış, büyük zarar veren zeytin
sinekleriyle mücadele için. Uzmanlar ilaçlamanın ancak yüzde 30 başarılı
olacağını söylüyorlar. Ama havadan ilaçlama, yöredeki başka canlılara
büyük zarar veriyormuş ayni zamanda.. Nesli tükenmekte olan canlılar
için özellikle, cinayet gibi.. Bunların arasında faydalı böcekler de
var. Rüzgarla dağılarak havayı ve suyu kirletmesi de cabası..
Peki nerden çıkmış bu zeytin sinekleri?.
Havran Barajı yüzünden..
Barajla zeytin sineğinin alakası mı?.
Efendim, baraj su biriktirip göl oluşturunca, buradaki büyük mağara
gölün altında kalmış. Bu mağara, yaklaşık 20 bin yarasaya gündüzleri ev
sahipliği yapıyor. Barajı inşa ederken, bu yarasalar için bir mağara
yapmışlar, yarasaları oraya sevketmişler ama, olmamış.
20 bin yarasa bir gün sırra kadem basmış..
Yarasalar kaybolunca, onların tek gıdası zeytin sinekleri milyonla
artmışlar ve ülkenin en güzel zeytinyağlarını üreten Edremit’in başı
derde girmiş..
Yani.. Doğanın dengesi o kadar önemli ki.. Bir bozdunuz mu, bir daha düzeltmeniz kolay olmuyor!..

Meksika’nın Jalisco eyaletinde bulunan gölde 53 ton balık kıyıya vurdu.
Meksika’nın Jalisco Eyaleti Çevre Bakanı Magdalena Ruiz, göle atık
suların karıştığı ihtimali üzerinde durduklarını belirterek, bugüne
kadar bu çaplı büyük bir çevre felaketinin yaşanmadığını söyledi.
53 TON TATLI SU KEFALİ KIYIYA VURDU
Ruiz, son olayın 2014’teki dördüncü felaket olduğunu belirterek, bir
öncekinde 15 ton balığın öldüğünü hatırlattı. Belediye, itfaiye ve Çevre
Bakanlığı birimlerinin ortaklaşa başlattığı temizlik çalışması sonucu
gölden bir çeşit tatlı su kefali olan “Algansea popoche” türü balıktan
53 ton çıkarıldı.
“GÖLÜ BESLEYEN SU KAYNAKLARINI TEMİZLENECEKTİ”
Ruiz, Gerekli tedbirleri almayan belediye ve diğer kurumların
cezalandırılacağının altını çizerken, Tlajomulco Başkanı Ismael Del
Toro, hükümeti ve yerel yönetimi suçladı. Del Toro, “Eyalet yönetimi
bize gölü besleyen su kaynaklarını temizlemek için söz vermişti ama bu
söz tutulmadı” dedi. Resmi bir açıklama olmamasına rağmen felaketten
göle atıklarını bırakan bir tekila üretim tesisi sorumlu tutuluyor.
HINCAL Uluc