

Dört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları
Hz Ebu Bekir: Lakabı Sıddıkdır Peygamberimize Sadakatla Baglanandir şeksiz şüphesiz ona itimad edip inanandir.
nitekim Müşrikler, Mîrâc hâdisesini duyduklarında, derhâl yalanlamaya
koyuldular. Ortalığa bir dedikodu velvelesi hâkim oldu. Bunu fırsat
bilerek, mü’minleri de bu yolda vesveselerle îmanlarından caydırmak
istediler. Hattâ Hazret-i Ebû Bekr’e bile gittiler.
Müşrikler:
“−Sen O’nu tasdîk ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh
“O mu söyledi” dedi
Müşrikler:
” Evet O bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğini ve Allah lada Görüştügünü söylüyor.” dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh da
“O söylüyorsa doğrudur.” dedi.
Daha sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber
Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübârek dilinden
dinledi ve:
“–Sadakte (doğru söyledin), yâ Rasûlallâh!..” dedi.
Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem de, O’nun bu tasdîkinden gâyet
memnûn kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebû Bekr’e:
“–Yâ Ebâ Bekr, sen «Sıddık»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 5)
O günden sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh “Sıddık” lâkabıyla meşhur oldu.
Hz Ömer :
Lakabı Ömerül Faruk dur yani iyiyi kötüden ayirt eden demekdir. Hz ömer
Efendimiz Adaleti iyi kullanmasi sebebiyle Adaletin babasi olrak
bilinir.
ve nitekim halifeligi sirasinda “Dicle kenarında, bir koyunu bir kurt kapsa, benden sorulur.” demişdir.
Hz. Ömer’in çok adaletli olup adaletten şaşmadığını görenler içinde bir
yahudi kendi kendine “biz bu recmi kendine yapılmasını planlayalım.
Kendi evladına da aynı recm’i uygulayabilecek mi?” dedi. Hz. Ömer’in
oğlu hasta idi. Bir yahudi:
– Bende ilaç var, onu içersen iyi olursun, dedi. Kandırdı. Çocuğa
ilaçtır diye şarap içirdi. Çocuk ilaç zannettiği için tereddütsüz
içiyordu. Yahudi tekrar tekrar içirdi, iyice sarhoş ettikten sonra kendi
cariyelerini çok açık bir vaziyette çocuğun yanına gönderdi. Ashabdan
şahitler getirdi. Çocuk tam sarhoş olduğu için ne yaptığını bilmiyordu.
Çocuğu zina suçundan mahkemeye verdi. Şahitleri de getirdi. Çocuğun zina
ettiğini şahitler söyledi, ama bu işin yahudinin bir oyunu olduğunu
anlamışlardı. Yani ilaç diye şarap içirip tam sarhoş ettikten sonra bir
oyun olduğunu anladılar. Hz. Ömer kendi oğlunu, kendi mahkeme yaptı.
Şahitleri dinledi, kendi oğluna bekar olduğu için seksen değnek
vurulmasına karar verdi. Çünkü evli olursa taşa gömülüp öldürülür, bekar
olursa seksen değnek vurulur. Seksen değnekte bazı adam ölür, bazısı da
ölümden zor kurtulur. Bu ise hem Yahudinin hilesi, hem de çocuk hasta
idi. Millet çocuğun recmini yani seksen değnek vurulmasını istemiyordu.
Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):
– Seksen değnek vurulacak, dedi.
– Öyleyse biz vuralım dediler. Maksatları çocuğu öldürmemekti. Bunu bilen Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):
– Değneği ben vuracağım, dedi. Ölünceye kadar vurulması lazımdı. Kırk değnek vurdu, çocuk öldü. Kırk değnekte ölüsüne vurdu.
Hz. Osman :
Lakabı Zinnureyn dir yani iki nurlu demekdir. Kişinin abdesti
bozulmadığı müddetçe aynı abdestle birden fazla namaz kılabilir.
Efendimiz (s.a.v) bunun câiz olduğunu göstermek için bazen öyle yaptığı
olmuştur. Şer’an yapılması istenen bir amel yapmamış idiyse yeniden
abdest almak israf sayılır. Ancak Allah Rasûlü (s.a.v), her namaz için
abdest almayı daha çok sever ve umumiyetle böyle yapardı. Bu durumda her
namaz için abdest tazelemek müstehabtır. peygamberimiz buyurdular
“Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur. ” bu hadisi
peygamberimizden ilk duyan ve hayatinda tatbik eden sahabi Hz Osmandir.
ve hadisin ondaki tezahürü olrak Rasûlullah (s.a.v.)’m kızı Rukiyye ile
evlendi. Rukiyye vefat edince onun kardeşi Rasûlullah (s.a.v.)’m diger
kızı Ümmü Gülsüm’le evlendi . ve lakbida bu iki hasletler yüzünden iki
nurlu yani “Zinnureyn” oldu. Haya ve edebi ile meşhur sahabidir.
Hz. Aişe’nin rivayetine göre, bir gün Hz. Rasulullah (S.A.V), yan gelip
istirahat ediyordu. O sırada Hz. Ebû Bekir kapıya geldi, içeri girmek
için izin istedi. Hz. Rasullulah (S.A.V) tavrında bir değişiklik
yapmadan içeri girmesine izin verdi. Sonra soracağını sorup gitti. Daha
sonra Hz. Ömer geldi, ona da aynı şekilde hâlini değiştirmeden izin
verdi. Ondan sonra Hz. Osman, huzura girmek için izin istedi. Bu defa
Hz. Rasulallahlah (S.A.V) hemen doğruldu, toparlandı.
Bunun üzerine Hz. Âişe:
“Ey Allah’ın Rasulü!” dedi, “Ebu Bekir ve Ömer için toparlanmadığınız
hâlde, neden Osman gelince hâlinizi değiştirdiniz, elbisenizi ve
oturuşunuzu düzelttiniz?”
Allah Rasulü şöyle cevap verdi:
“Çünkü Osman çok hayalı birisidir. Kendisinden meleklerin bile haya
ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?!” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe:
26-27)
Hz Ali : Lakabı Allahin Arslani yani “Esedullah “dir ilmi ile akli ve kurnazligi ile meşhur sahabidir.
Hz. Alinin Annesi Ali yi Doğurunca Hz Muhammed Haberi alir almaz onun
evine gitdi. ve bakti beşikte yatan bebegin yanina vardi ve Annesine “bu
benim oglum” dedi ve hurma istedi ve ağzında çiğneyerek ezdikten sonra,
tükrüğü ile karışan hurmayı çocuğun ağzına bıraktı. çocuğun midesine
ilk inen şey Resulullah (SAV)`ın mübarek tükrüğü ile karışan hurma idi.
, hakkında bereketle dua etti ve Ali ismini verdi.
O mübarek tükrükleri onun dimaginin acilmasina ve peygamberimizin ilmi ile donatilmasina sebeb oldu.
Rasulullah (s.a.v.): “Savaş hiledir.” buyurdu, bu hadisi
peygamberimizden ilk işiten, ve alip kabul edip hayatinda tatbik eden Hz
Ali oldu
Hendek harbinde Savaşin ilk dögüşenleri olarak Amr isminde dev gibi bir
adam ortaya cikdi ve kendisne rakip istedi, Amr birçok savaşlarda
bulunmuş, yiğitlik ve gözü pekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış
gayet usta bir silahşor, çevik bir süvari olduğundan, onunla dövüşmeye
kimse cesaret edemezdi dev gibi bir adamdi. Nitekim Müslümanlardan da
kimse onun isteğine cevap veremedi.
Peygamnberimiz kim onunla dögüşecek dedi Hz. Ali, Amr’a karşı çıkmak
için izin istedi.Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye
atılarak Müslümanlara hitaben; “İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak
kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?” diye
bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin
istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali’ye giydirdi, beline
Zülfikâr’ı taktı ve ellerini açarak,
“Ya Rabb! Amcam Ubeyd Bedir’de; Hamza Uhud’da şehid oldular. Ali ise
kardeşimdir ve amcamın oğludur. O’nu önünden, ardından, sağından,
solundan, üstünden, altından, sen koru, beni kimsesiz bırakma. Sen Varis
bırakanların en hayırlısısın.” diye dua etdi. Ali meydana gidince Amra
ile önce laf kavgasi yaptilar, sonra Hz Ali “Savaş hiledir.”kuralni
tatbik edip amri bir söz ile yaniltip ardina dönüp bakmasini sagladi, o
ardina dönünce, hile ile vurdu başina kilici, ve Amrin başini
gövdesinden ayirdi, ve düşmanlara korku saldi, en iri dev adami, kücük
cüssesi ile öldürmüş oldu. yani harp hiledir ve burda kurnazilgini
konuşturdu, hem kurnaz hem cok akilli idi Hz Ali efendimiz.
Peygamberimiz Buyurdular:
” Benim Kalbime açılan dört kapı vardır, bunlar Doğruluk ve sadakat
kapısı, Adalet kapısı, ve haya ve edep kapısı, ve ilim kapısı. sadakaat
ve dogruluk kapısından Hz Ebu Bekirden girilir, Adalet kapısından Hz
ömerden girlir, haya ve edep kapısındanda Hz Osmandan girilir, ve ilim
kapısındanda Hz Ali ile girilir .” buyurdular, bu hadis bu veya buna
yakin rivayetdedir.
Kaynak : www.efsane1turk.net
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca