

Doğruluk Dürüstlük ve Hakikat Hakkında Yazılmış ve Söylenmiş Olanlar
Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür.
Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğru sözlü) diye
yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi
yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır.
(Buhârî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103, 104)
Doğruluk Tanımı
Ddoğruluk işaretioğruluk(en. truth): gerçeğe uygun olmaktır. Bununla
birlikte: mantık, matematik, yasa gibi doğruluk biçimleri de vardır.
Genellikle insan düşüncesinin gerçekle uyuşması, sözlerin olaylara uygun
olması kast edilir. Güncel anlamda, kısaca: gerçeğe uygun anlamındadır.
Mantık veya yasa gibi sistemsel doğruluklar da kendi içinde tutarlı bir
gerçekliği ifade eder. Bir mantık doğrusu önermelerin kendi aralarında
çelişki olmadığını belirtir. Yasal doğru da mantık gibi, yasal düzenin
içinde, yasalarla çelişmeyen uygunluk durumudur. Genel bir
doğruluktansa, öncüllerden hareketle, kendi kümesi içindeki gerçekliği
belirtir. Bak: dmy.info/gercek-nedir
Doğruluk sözcüğü hakikat, dürüstlük ve adalet ile yakın anlamda
kullanılmaktadır. Aynı zamanda Olgu(en. fact) ve gerçek(en.reality) ile
yakın veya eş anlamda kullanılabilmektedir. Ne var ki bu ikisinin farklı
anlamlara geldiği düşünülmektedir. Dil yapısının göreli esaslarına göre
kesin bir şey söylemek güç. Ancak olgu, olayların dayandığı neden;
gerçeklik, var olan şey anlamında sözlüklerde yer alır. Bu da bizi
dilsel varlığımızı sorgulamaya götürür.
Dil ve Felsefe
Doğru sözcüğünün referansı kişinin dil dünyasıdır. Bu da dil yapısı
içinde mümkün olan ve felsefenin ana sorunlarından birini oluşturan
anlam sorununu meydana getirir. Sözcüklerin ne olduğunu
kararlaştıramadığımız için, düşüncelerde de uzlaşamamaktayız. Aynı dili
konuşsak da aslında birbirimizin dilinden anlamıyoruz. Bununla birlikte,
ortak bir anlam bulamasak da, dilin yakın bölgelerinde buluşarak
hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Dilsel bir varlık olan insan,
çevresine kendi dilinin dünyasında bakmaktadır. Herkesin adının farklı
olması gibi, algısı da farklı. Bu yüzden bu site, dil felsefesinin kısa
bir özeti gibidir. Tüm yazılara dilsel ayrımlarla başlamak bu yüzdendir.
Bu yazının da büyük kısmı sözcüklerin tasnifine ayrılarak herkesin dil
dünyasında ortak bir yerde buluşmak amaçlanmıştır. Bak:
dmy.info/dil-felsefesi-nedir
Doğruluk Algısı
Çoğu zaman farklı anlamlara gelmesinin yanında, bir olayın doğru şekli
de yorumlara sahiptir. Sözcükte uzlaşı olmaması bir yana, aynı olayda
farklı doğruluk algısı olabilmektedir. Mesela kutlama yemeği için mavi
renk elbise giymek mi daha doğrudur, sarı renk mi? Ya da bahçeye çam
ağacı mı dikmek doğrudur, servi mi? Bunlar da günlük hayattaki
olasılıkları değerlendirmede faydacı bir doğruluk algısına işaret eder.
doğruluk farklı ayakkabılarÇoğu zaman, doğrunun kişisel bir anlama sahip
olduğunu biliriz. Doğru sözcüğün bir gerçekten ziyade, bir desteği
belirttiğinin farkındayızdır. Bir şeyi doğru olarak nitelemek, onun
gerçekliğini değil, öznenin taraftarlığını belirtir. Bir şeyin doğru
olması, öneren öznenin tarafına bağlıdır. Ancak bazen kesin doğrular söz
konusu olmaktadır. Böyle doğrular var mıdır? Genel doğru nasıl
olabilir?
Felsefe, ahlak, din alanlarında çok farklı doğruluk algıları vardır.
Din, ahlak, yasa, bilim kesin doğruları hedefler. Bilimde ve yasada
kesin doğrular olduğu varsayılmış ancak bunları düzenlemek mümkün
kılınmıştır. Zamana göre mevcut paradigma değişse de, halihazırda
bulunan düzenin kesin doğruluğu ile işler yürütülür. Dinde ise şüpheye
yer yoktur. Dinin söylediği doğrudur. Dinin diğer bir özelliği de,
diğerlerini yanlışlamasıdır. Doğruluk tanımının sorgulandığı yer ise
felsefedir. Felsefe tüm doğruları sorgulayarak insan hayatının
niteliklerini betimlemeye çalışır. Burada felsefe ile, farklı
taraflardan bakarak doğruluk algısını çözümleyeceğiz.
Doğruluk Felsefesi
Felsefe tarihinde doğruluğun içeriğe göre değişen bir nitelik olduğu
çokça savunulmuştur. Bu niteliği dil yapısında görebiliriz. Herhangi bir
cümle kurduğumuzda, cümle olumsuz bile olsa, doğruluk değeri taşır. Bir
cümle kurduğumuzda bunu bir doğru olarak ortaya atarız. Herhangi bir
cümle bu niteliğe sahiptir. Dilin bu yapısı bize doğruluğun göreliliğini
de anlatır. Mesela “hayat gariptir” ya da “bu yemek tuzludur” demek
söyleyen öznede doğruluk değeri taşır. Ancak diğer bireylerde
onaylanmayabilir. Ne var ki, bu önermeler yaşamın sürdürülmesi için
birer doğru varsayımı biçiminde türemiştir. Dil ile kurulan tümceler
varsayım olduğu bilinse dahi olumlayıcı yapıya sahiptir.
En genel doğruda ya da yanlışta bile göreli bir doğruluk değeri vardır.
Şunu söylemeliyim ki: en genel doğru derken genellikle insanca
düşünürüz. İnsanın dünyası ile doğruları sınırlarız. Halbuki insan bir
organizmadır. Diğerlerince oluşturulmuş bir yapıdır. Parçalarımızı
hesaba katmamak eğilimindeyiz. Bu bizi sınırlar. En büyük doğruları
düşünelim. “Yaşam yaşanan şeydir” bundan daha büyük doğru yok gibi
gelebilir. Ancak yaşamın tanımı bir yana, sözcüklerin ve özellikle de
şey sözcüğünün içeriği tartışmalıdır. Bunları doğru saysak bile, insan
için yaşanan şey diğer varlıklar için öyle olmayabilir. Bir hayvanın
dünyasını anlayamadığımız için yorum yapmak güç. “Cansız” varlık
dediğimiz varlıklar için bu yorum ne kadar geçerli olduğunu da
sorgulamalıyız. Onlar da hayattadır ancak yaşamadıklarını söylüyoruz.
Matematik kesin doğruların bilimi olarak bilinir. Mathema ( μάθημα) Eski
Yunanca: “öğrenilen, öğrenme” anlamına gelir. Matematik öğrenilen bir
çalışmadır. Sayılar insandan bağımsız olarak var olabilir mi? Tüm
matematik kuralları önce dil, sonra da dilin meydana getirdiği sayı
varsayımları ile oluşmuştur. Bir kere, insanın sembollerine bağlıdır.
Kendi uydurduğumuz sembollerle kesin doğruluğa ulaşabilir miyiz? Bir,
iki, üç ya da herhangi bir matematik terimi kendiliğinden ortaya
çıkmamıştır. Bunlar en başından beri işleri yürütmek için kabul
ettiğimiz doğrulardır. Bir matematik doğrusunun insandan başka bir
canlıya hitap ettiğini göremeyiz. İnsan diline bağlı. insanca şeylerden
biridir.
doğruluk görelilikTüm kurgu yapımlarda doğruluğun niteliğini
görebiliriz. Fantastik bir film izlerken cadıların, devlerin ve
büyücülerin doğruluğunu sorgulamak yerine filmi kendi doğruluğu
içerisinde izleriz. Başlangıçta verilen öncüllerden öz doğruluk
sistemini kurarız. Dış dünyanın doğruluğu bir süreliğine susturulmuş ve
anlık öznel doğrular devreye girmiştir. Doğrunun göreliliğini herhangi
bir film ya da kitapta gözlemleyebilirsiniz.
Kesin doğru yoksa ne yapacağız? Kesin doğru olmayabilir ancak ortak
doğrular bulunabilir. Tarihte kötülüklerin çoğu kesin doğruyu bulduğunu
iddia edenlerce yapılmıştır. Kesin doğruları aramak yerine, bunun gerçek
dışılığını fark etmeliyiz. Hepimizin ortak paydada bulunduğu bir göreli
doğrulukta yaşayabiliriz. Böylelikle kendi doğrularını dünyaya dayatan
acımasız insanlara Dünya ile birlikte kendilerini de yok ettiklerini
anımsatabiliriz.
DOĞRULUK
Bütün iş ve davranışlarda dînimizin emirlerine uymakla hâsıl olan güzel
ahlâktan biri de doğruluktur. Doğruluk, insanların söz, iş ve
davranışlarda dürüst olmasıdır. Özü ve sözü doğru olan insanlar,
güvenilir ve sevilen kimselerdir. İnsan niyetinde, ibâdetlerinde, iş ve
davranışlarında doğru olmalı ve bundan hiç ayrılmamalıdır.
Doğruluk, dînimizin emrettiği ve her müslümanda bulunmasını istediği
güzel huylardandır. Sevgili Peygamberimiz doğru olan kimselerin dünyada
ve âhırette kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir. Bir gün, Eshâb-ı
kiramdan biri Peygamber Efendimize: (Yâ Resûlallah, bana İslama dair bir
söz söyleyiniz ki, o hususta sizden başka hiçbir kimseden sormaya
ihtiyacım kalmasın!) deyince; sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:
(Allaha inandım de, sonra dosdoğru ol!). Bir hadîs-i şerifte de şöyle
buyruldu: (Doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de Cennete götürür. Kişi
doğru söyleye söyleye Allah katında Sıddîklar (doğrular) derecesine
kavuşur).
Doğruluğun aksi yalancılıktır. Olgun ve tam bir müslüman, yalandan uzak olup, doğruluk ile ahlâklanması lâzımdır.
Doğruluk ile ahlâklanmak için şu hususlara dikkat etmelidir
1- Doğru ve sağlam bir niyete sahip olmalıdır.
2- Doğru sözlü olmalıdır.
3- Dîne ait bütün işlerde doğru olmak lâzımdır.
4- Verdiği sözde durmalıdır.
5- Her işinde doğru olmalıdır. Doğru insanların bulunduğu cemiyet,
düzenli ve huzurlu olur. Böyle bir toplumda kötülükler azalır, insanlar
rahat ve mutlu olur.
DİRİLEN ŞEHİT
Sevgili Peygamberimiz “şehidliğin” üstünlüklerini anlatıyorlardı. Buyurdular ki:
(Kıyamet gününde şehidler, “Mahşer Yerine” gelirken; orada bulunan
Peygamberler ayağa kalkarlar.. Onlar; çocukları, akraba ve dostlarından
70.000 kişiye şefaat ederler (Cehennemden kurtarırlar)….)
Bu sözleri işiten “Nevfel” ismindeki sahabe, iki oğlu ile hanımını oraya getirdi.
– Yâ Resûlallah! Bir dua etmek istiyorum. Siz de “amin” der misiniz? diye sordu.
Peygamber Efendimiz kabul ettiler. Bunun üzerine Nevfel:
– Yâ Rabbi, Nevfel kuluna, “şehidlik” nasib eyle!.. duasında bulundu.
Hazret-i Ali’nin bildirdiğine göre; ilk Gazâ’da (savaşda) Nevfel, gerçekten şehid oldu…
Gazadan sonra Allahın Resulü ve arkadaşları Medine’ye dönüyorlardı.
Kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar, karşılamaya çıktılar. Hepsi sevinç içindeydiler.
Nevfel’in hanımı, çocukları ve ihtiyar annesi karşılacılar arasındaydı.
– Gazanız mübarek olsun Yâ Resûlallah Nevfel’in hali nicedir?… diye sordular.
Merhametli “Efendimizin” gözleri nemlendi. Şehidlik haberini vermeğe
mübarek kalbleri dayanamadı. Elleriyle arka tarafı işaret buyurup,
geçtiler..
Arkadan Hazret-i Ali geliyordu. Nevfel’in yakınları, O’na sordular… “Allahın Arslanı” yanında yürüyen Hazret-i Ammar’a:
– Şehidlik haberini ben de veremiyeceğim. Yürü gidelim dedi.
Eliyle arka tarafı işaret etti.
Sonra Hazret-i Ömer geliyordu. “Büyük” Ömer de, aynı şekilde hareket etmek zorunda kaldı…
Daha sonraki Hazret-i Osman da başka türlü yapamadı. Eliyle, arka tarafı işaret edip, geçti…
En sonra gelen Ebu Bekir hazretleriydi. Yanında “Muaz bin Cebel” bulunuyordu. Geride Hazreti Zübeyr’ den başka kimse kalmamıştı.
Nevfel’in yakınları son ümitle, Sevgili Peygamberimizin en aziz arkadaşına yaklaştılar. Aynı şeyleri sordular.
Hazret-i Ebu Bekir kendi kendine düşündü:
“- Yâ Rabbim… Ne kadar zor durumdayım. Eğer doğru söylersem, mahzun
kalbleri, daha fazla üzmüş olacağım. Bunu yapmaktan, Sevgili
Peygamberimiz bile çekindiler… O’na nasıl, aykırı davranabilirim. Fakat
yalan da söyleyemem.
Sen bana öyle bir şey ilham et ki, bu gariblerin yüreği, daha fazla yanmasın Allahım”…
Peygamber Efendimizin doğru sözlü dostu “Sıddîk,” bütün kalbiyle,
– Yâ Allah..! Ya Nevfel…! diye “Ah” çekerek inledi.
İşte o sırada, yaydan fırlamış ok gibi “bir atlı” yıldırım hızıyla yanlarına yetişti.
– Buyur Yâ “Sıddîk”… Beni mi çağırdın. Ey Allah Resulünün sevgilisi? diye sordu. Bu atlı Nevfel’den başkası değildi.
Bütün Eshâb-ı kiram, hayrette kaldılar
Sonra Cebrail aleyhisselâm isimli melek göründü. Peygamber Efendimize şunları söyledi.
-Yâ Resûlallah… Hak teâlânın selamı var…
(Eğer “Peygamberin Mağara Arkadaşı” Sıddîk, bir kere daha “ALLAH”
deseydi; “Yüceliğim” hakkı için, bütün şehidleri diriltirdim. Çünkü, Ebu
Bekir adlı kulum; cahiliye devrinde “İslâmiyetten önce bile, hiç yalan
söylememiştir” buyurdu.
Ebu Bekir’in yalancı çıkarılmaması için, Nevfel’i Cenâb-ı Hak diriltti… Nevfel bundan sonra, nice yıllar daha yaşadı.
Nihayet duası kabul olundu. “Yemame” çenginde şehidlik şerbetini içti.
Doğruluk (Sıdk) ile ilgili ayetler – Doğruluk (Sıdk) hakkında ayetler
2. Sure (Bakara Suresi), 23. Ayet
Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’an) hakkında şüphede
iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler
iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).
2. Sure (Bakara Suresi), 94. Ayet
De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu
(cennet) diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru
söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!”
2. Sure (Bakara Suresi), 111. Ayet
Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek”
dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz
(iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”
5. Sure (Mâide Suresi), 119. Ayet
Allah şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar
sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi
kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da
Allah’dan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır.
17. Sure (İsrâ Suresi), 80. Ayet
Deki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi
sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.
Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.”
27. Sure (Neml Suresi), 64. Ayet
Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten
ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!?
De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
28. Sure (Kasas Suresi), 5. Ayet
Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım.
28. Sure (Kasas Suresi), 48. Ayet
Onlara katımızdan gerçek gelince, “Mûsâ’ya verilen (mucize)lerin benzeri
niçin buna da verilmedi” dediler. Onlar daha önce Mûsâ’ya verilen
(mucize)leri inkar etmemişler miydi? Onlar, “İki sihirbaz birbirlerine
destek oluyor” dediler. “Biz hepsini inkar ediyoruz” dediler.
28. Sure (Kasas Suresi), 49. Ayet
De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah katından, doğruya bu
ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin
de, ben ona uyayım.”
33. Sure (Ahzâb Suresi), 8. Ayet
(Allah bunu,) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için (yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.
33. Sure (Ahzâb Suresi), 24. Ayet
Bunun böyle olması Allah’ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle
mükafatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların
tövbesini kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok
merhamet edendir.
33. Sure (Ahzâb Suresi), 70. Ayet
Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin
ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim
Allah’a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya
ulaşmıştır.
46. Sure (Ahkâf Suresi), 16. Ayet
İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını
bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara
öteden beri yapılagelen doğru bir va’ddir.
47. Sure (Muhammed Suresi), 5. Ayet
Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir.
54. Sure (Kamer Suresi), 55. Ayet
Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk meclisindedirler.
67. Sure (Mülk Suresi), 23. Ayet
De ki: “O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
67. Sure (Mülk Suresi), 24. Ayet
De ki: “O, Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak onun huzurunda toplanacaksınız.”
17. Sure (İsrâ Suresi), 80. Ayet
Deki: “Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi
sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar.
Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.”
19. Sure (Meryem Suresi), 50. Ayet
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).
Doğrulukla ilgili hadis-i Şerfiler
Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir.
İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında
sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr)
sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince
Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” Buhâri, Edeb 69;
Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46;
İbni Mâce, Mukaddime 7; Duâ 5
Kim, kendisine yapılan bir iyliğe karşı, bunu yapana: ‘Hz. Allah sana
hayırlı mukafat versin’ derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur.
Tirmizi, Birr 86
“Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete
götürür. Gerçekten insan doğrulukla hareket etmeye devam ederse Allah
katında en doğru kimse olarak yazılır. Yalandan sakınınız; çünkü yalan
kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalan söylemeye
devam ederse Allah katında çok yalancı yazılır.” Müslim, İman, 62.
“Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz.” Ahmed b. Hanbel, III, 198.
“Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete
götürür. Gerçekten insan doğrulukla hareket etmeye devam ederse Allah
katında en doğru kimse olarak yazılır. Yalandan sakınınız; çünkü yalan
kötülüğe, kötülük ise cehenneme götürür. Gerçekten insan yalan söylemeye
devam ederse Allah katında çok yalancı yazılır.” Müslim, İman, 62.
Resulullah, Allah’tan kendisine doğru bir kalp ve doğru söyleyen bir dil
nasip etmesini ister, namazlarından sonra şöyle dua ederdi:
“Allah’ım! Her türlü hayırlı işlerimde senden kararlılık ve dayanma gücü
vermeni istiyorum. Ve senden verdiğin nimetlerine şükretme ve sana
güzel ibadet etme gücü vermeni isterim. Ve senden dürüst bir kalp ve
doğruları söyleyen bir dil isterim. Senden hayır bildiğin şeyleri
isterim, bildiğin şerlerden sana sığınırım, bildiğin hatalarımdan dolayı
senden af dilerim.” Buhari, Edebü’l-Müfred, 140; İbn Mace, Dua, 5.
Hz. Ayşe Peygamberimizin yalan konusundaki hassasiyetini şöyle anlatır:
“Allah Resulü’nün (s.a.) hiç hoşlanmadığı ve çok kızdığı huy, yalan
söylemektir. Bir kimse Allah Resulünün (s.a.) yanında yalan söylerseo
kişinin hemen tövbe edip o günahından temizlenmesini isterdi.” Nesai,
Sehiv, 61
Sahabilerden Berke (ra) “Allah Resulü (s.a.) ile oturuyorduk. ‘Büyük
günahların en büyüğünü size haber vereyim mi?’ buyurdu. Biz de ‘Evet,
haber ver ey Allah’ın Peygamberi!’ dedik. Bunun üzerine Allah ‘a ortak
koşmak, anaya-babaya isyan ve eziyet etmektir.’ buyurdu. Sonra,
dayandığı yerden doğrulup oturdu ve ‘İyi dinleyin! Bir de yalan söz ve
yalancı şahitliktir. Dikkat edin, bir de yalan söz ve yalancı
şahitliktir!’ buyurdu. Bu sözü durmadan tekrar ediyordu. Öyle ki ben,
kendi kendime, “Allah’ın Peygamberi herhâlde susmayacak.’ dedim.”
Buhari, Edeb, 6.
Hz. Peygamber bir gün, yiyecek maddesi satan birinin yanına uğradı..
Elini tahıl çuvallarından birine daldırdı. Çuvalın üst kısmı kuru, alt
kısmı ise yaş olduğundan Hz. Peygamberin parmakları ıslandı. Hz.
Peygamber satıcıya, “Bu nedir?” diye sordu. Satıcı, tahılın yağmurdan
ıslandığını söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) satıcıyı, “Islak
kısmı, insanların görebilmesi için yiyeceğin üzerine neden koymadın?
Bizi aldatan bizden değildir!” buyurarak uyardı. (Müslim, İman, 164)
islamda-dogruluk
“Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de
dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz o
yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud 11/112)
İslâmî kaynaklarda doğruluk ve dürüstlük çok çeşitli kelimelerle ifade
edilmekte olup bunların başında sıdk ve istikamet kavramları gelir.
“İnsanın, söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve
iyilikten yana olması” şeklinde tanımlanabilecek olan sıdk erdemi
genellikle yalanın zıddı olarak kullanılır. İstikamet de, “Allah’ın
buyruğuna uygun şekilde doğru, dürüst ve temiz kalpli olma” demektir.
Doğruluk ve dürüstlük erdemine sahip olan kişiye sıddîk denir.
Doğruluk ve dürüstlük İslam ahlak anlayışında imandan sonra gelen en
önemli bir erdemdir. Sağlıklı bir toplum yapısının da temel taşını
oluşturur.
Bir sahabe Hz. Peygamber (s.a.v)’e gelerek: “Ya Rasülullah! Bana İslam
hakkında öyle bir söz söyle ki, bu hususta senden başkasına bir şey
sormaya gerek duymayayım” dedi. Rasülullah (sav): “ Allah’a iman ettim,
de. Sonra dosdoğru ol” buyurdu” (Müslim, İmân 62)
Doğrulukta kalbin ve dilin dürüstlüğü pek büyük önem arz etmektedir.
Kalp, beden ülkesindeki tüm organların reisidir. Tek Allah’a iman edip
dürüstlüğü benimseyen bir kalp, diğer organları etkiler. Dil, kalbin
tercümanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği de diğer organların tavırlarına
tesir eder. Nitekim bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v):
“Her sabah bütün organların dil’e hitaben; bizim hakkımızda Allah’dan
kork. Biz sana bağlıyız. Sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğri
olursan biz de eğriliriz.” (Tirmizî, Zühd 61) dedikleri bildirilmiştir.
Bu, doğru sözlü olmanın önemini göstermektedir. Hatta bir başka hadiste
de Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı
doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz” (Ahmed b.
Hanbel, Müsned III, 198). O halde özüyle sözüyle dosdoğru olmak
gerekmektedir. Peygamberimiz’in “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru
ol!” tavsiyesinin manası budur. İslâm da bundan ibarettir.
Doğruluk ve dürüstlüğün böylesine önemli olması, kişinin kendi şahsına
karşı tutumundan başlamak üzere, ilişkili bulunduğu bütün kişilere ve
çevrelere karşı her türlü tutum ve davranışlarını ilgilendiren, ticarî
faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarında ve bütün
mesleklerde aranan bir erdem olmasından ileri gelir. İslâm ahlâk
literatüründe konuşmada, niyet ve iradede, karar vermede ve kararında
durmada, (riyânın zıddı olarak) amelde, dinî ve mânevî hallerde
dürüstlük gibi doğruluk ve dürüstlüğün çeşitli şekilleri üzerinde
durulmuştur.
Doğruluğun şekilleri ve kısımları vardır. Bunlar söz ve davranışlarda belirginleşir.
1. Sözde Doğruluk
Bir şeyden söz ederken, konuşurken gerçeği çarpıtmadan, ters yüz etmeden
konuşmak dürüstlükle uyuşmayan, kişilik onurunu ayaklar altına alan
yalan, sözle yapılan büyük bir günahtır.
“Abdullah bin âmir (r.a): “Bir gün Peygamber (s.a.v) evimizde
oturuyorken annem beni çağırdı ve “Gel de sana bir şey vereceğim” dedi.
Allah Rasülü (s.a.v) ona dedi ki: “Ne vermek istedin” “Hurma” “Eğer ona
bir şey vermezsen bu söz, aleyhinde yalan olarak kayda geçerdi.” (Ebû
Davud, Edep, 88 )
2. Davranışlarda Doğruluk:
Buna söz ve eylem uyumu da denir. Yemine bağlı kalmak, verilen sözü tutmak gibi.
Yüce Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Ey İman edenler! Yapmayacağınız
şeyleri niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah
katında büyük gazap gerektiren bir iştir.” (Saff 61/2-3)
3. Kararda Doğruluk
Hayırlı işler yapmayı tasarlamak. Eğer kişi tasarladığını yaparsa doğru
kararlı, yapmazsa yalan kararlı olur. Cenabı Allah şöyle
buyurmuştur:“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri
söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine
getirmiştir. (Şehit olmuştur) Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir.
Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzâb 33/23)
4. Niyette Doğruluk
Niyeti riya ve gösteriş şaibelerinden arındırmak ve sırf Allah rızasını
gözetmek. Rasülullah (s.a.v): “Ameller, ancak niyetlere göre değerlenir.
Herkesin ancak niyetine göre amelinin karşılığı vardır…” (Buhârî,
Bed’ü’l-vahy 1)
Doğruluğu birde Habib-i Acebi Hazretlerinin hayatından kıssa ile değerlendirelim:
Zalim bir vali vardı Bu vali bir gün adamlarını göndererek Hasan Basri
Hazretleri’ni yakalatmak istedi O da bir vakit ders verdiği Habib-i
Acemi Hazretleri’nin kulübesine gelip saklandı Valinin adamları geldi ve
hışımla:
– Hasan Basri’yi (r a ) gördün mü? diye sordular
O gayet sakin:
– Evet, dedi
– Nerede?
– İşte şu kulübemde
Adamlar kulübeye daldı, fakat bir türlü Hasan Basri Hazretleri’ni bulamadılar Dışarı çıkınca tehdit edip:
– Ya şeyh, niçin yalan söylüyorsun? dediler
– Ben yalan söylemedim, dedi Siz göremedinizse, benim suçum ne?
Tekrar girdi, aradı, fakat bulamadılar Onlar gidince, Hasan Basri Hazretleri:
– Ey Habib! Biliyorum ki Rabb’im senin hürmetine beni onlara göstermedi
Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur? dedi
Hazreti Habib mahcub bir şekilde:
– Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru
söylediğimizdendir Çünkü bilirsiniz ki, Doğruların yardımcısı Allah’tır
Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi, dedi
Tevil yapmaya, bir zalimin elinden bir mazlumu kurtarmak için, yalan
söylemeye ruhsatın olduğu yerler olsa bile, efdal olan, eğer Habib-i
Acemi Hazretleri gibi bir teslimiyetiniz varsa, doğruyu söylemektir
Yüce Rabbim bizleri sözümüzde, özümüzde ve işlerimizde doğruluktan dürüstlükten ayırmasın.
Doğruluk Dürüstlük ve Hakikat Hakkında Yazılmış ve Söylenmiş Güzel Sözler
– Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için.. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için.
– “Sana zahmet bana eziyet” değil, “Sana zahmet bana hizmet” olacak onun doğrusu!!
– Kendi Doğruların Başkalarına Yanlış Geliyor Diye ; Doğrularından Vazgeçecek Değilsin . . !
– Bir gün beni hiç anlamadıklarını fark ettim, ondan sonra kimseye doğruyu söylemek gelmedi içimden…
– Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; Nerden geldiğini unutmaması için.
– Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma.
– “Her zaman doğruyu şöyIe; ne dediğini hatırIamak zorunda kaImazsın.”
– Doğru ya da yanlış diye birşey yok, sadece popüler fikirler var.
– Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar. -Wendell Phillips
– Bir Tutsağın Boynuna Geçirdiğiniz Zincirin Öteki Ucu, Kendi Boynunuza Takılıverir. EMERSON
– Misafir Misafiri İstemez; Ev Sahibi Hiçbirini İstemez. TÜRK ATASÖZÜ
– İnsan kendini bırakınca, işler olması gerektiği gibi gider. Murakami
– Ne aradığını bilmeyene. Bulduğu herşey doğru gelir.. Kahraman Tazeoğlu
– Kimse Bakmaz yüzüne, işe yaramaz adam olursun. Bir bir uzaklaşır dostların senden. Tutacak dal bulamaz, yorulursun. DÜŞME!
– Kaybedecek Bir Şeyimiz Yok Belki, Ama Daha Kazanacak Çok Şeyimiz Var..!
– Geride bıraktıklarına odaklanırsan, önünde seni bekleyenleri göremezsin.
– En çok incittiğimiz kişilerin, aslında en sevdiklerimiz oluşu ne garip değil mi?
– Doğru yolda olan insan yanlışları, yanlış yolda olan insan ise doğruları ile tecrübe kazanır..
– Görmezden Gelin , Ses Etmeyin , Cevap Vermeyin . Sessizlik Herkesi Mahveder . . !
– Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir ama önce yalnış bilinirse doğruya ulaşılamaz.
– Hiç bir zaman çıktığın kapıyı hızla çarpma geri dönmek isteyebilirsin.
– Herkesin aynı şeyi düşündüğü bir ortamda hiç kimse hiçbir şey düşünmüyor demektir.
– Doğru zamanda, doğru yerde olmamaklardan oluşur her zaman hayat.
– Yaptığım yanlışlar için pişman değilim! Tek pişmanlığım; Yanlış insanlar için yaptığım doğrular.
– İnsanın Kırk Yaşına Kadar Geçen Yılları Bir Kitap, Geri Kalan Yılları Da O Kitabın Eleştirmesidir. SCHOPENHAUER
– Karnımızı doyurmaktan daha çok egomuzu doyurmak için çalışıyoruz.
– Yanlış Kişiler Daima Hayatın Doğru Derslerini Öğretirler..
– Kız, anadan öğrenir çay ile demlemeyi… Oğlan, babadan öğrenir o çay demleyen mis elleri öpmeyi..
– Tavuk yalnız alıştığı yerde yumurtlar (D Szabo)
– Boşuna kendinizi kandırmayın; sürekli yaptığınız şey neyse siz osunuz… Aristo
– Karnı aç olana gün uzun gelir (Aleksis Kivi)
– Hiç yanılmamış olan büyük bir tehlike karşısındadır (Paul Valer)
– Sorun, ne kadar derine düştüğün değil, düştükten sonra nereye zıplayacağındır.
– Bana Doğruları Anlatmaya Kalkmayın BEN Doğruları Bildigim İçin. Yanlış Yolları Seçtim… Hayatımdan Vazgeçtim…!!
– Fazla sadaka dilencileri artırır (Goethe)
– Yayın doğruluğu, eğriliğindedir (Fethullah Gülen)
– Doğrudan gidilir; Yanlış zaten “götürür” (Selim Gündüzalp)
– Boş bir çuval dik durmaz (Benjamin Franklin)
– Amir herkes olabilir, önemli olan itaat edilen olmaktır.
– Karga ne kadar adını değiştirse de sesinden tanınır.
– Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür (Cenap Şehabettin)
– Rastgele bir doğruya ulaşmaktansa, yöntemli bir çabayla yanlışa ulaşmayı yeğlerim.
– Ne yaparsan yap. Yengeç yengeçtir. Doğru yürümez…
– İnsanlar hep birilerinin peşinden koşarlar, ama dönüpte kendi peşlerinden koşanlara hiç bakmazlar.
– Yersiz yeminlere kendini alıştırma, en iyisi yemin gerektirmeyecek kadar doğru konuş.
– SEN Yolunu doğru yürüde peşinden gelmeyenler utansın, Değişme hiç
kimse için SENi oLduğun gibi sevmeyenler Utansın, elinden gelenin en
iyisini yap, Yüreğinle sev tüm sevdiklerini, Sonrasını hiç düşünme
Arkadaş, Bırak, KIYMETİNİ BİLMEYENLER UTANSINN.
– İŞLERİM RAST GİTMİYOR DEME, BELKİDE SEN DOĞRU YOLDA DEĞİLSİN
– Olmayacak İnsanlara Güvenip O Kadar Çok İncinmişiz Ki Doğru Dürüst İnsanlara Fırsat Veremez Olmuşuz
– İnsanlar seninle konuşmayı bıraktığında, arkandan konuşmaya başlarlar. Pablo Neruda
– Hayat tek bir şeye inanacaksın o da seni yaratan şeye
– Yarın bambaşka biri olcam diyorsun niye bu günden başlamıyorsun
– HERKES DOĞRU İNSANI ARAR AMA KİMSE DOĞRU İNSAN OLMAK İÇİN UGRAŞMAZ
– Her şeyin üstüne geldiği falan yok. Sadece senin çok üstüne düştüğün şeyler var.
– Herkes doğru insanı bulmak ister, yanılmamak için. Oysa kimse uğraşmaz, doğru insan olmak için.
– Bir İnsan Görünüşüyle değil ! davranışlarıyla güzeldir…
KAYNAK:
1.KUR’AN-I KERİM ,HUD SÜRESİ 12,SAFF SÜRESİ 2-3,AHZAP SÜRESİ 23
2.MÜSLİM ,İMAN ,62
3.TİRMİZİ,ZÜHD,61
4.AHMED BİN HANBEL,MÜSNED,III,198
5.EBU DAVUT,EDEP,88
6.BUHARİ ,BED’ÜL VAHY,1